Evet, câmid, şuursuz bulut, âb-ı hayat olan yağmuru, muhtaç olan zîhayatların imdadına göndermesi, ancak Senin rahmetin ve hikmetinledir; karışık tesadüf karışamaz.

Hem elektriğin en büyüğü bulunan ve fevâid-i tenviriyesine işaret ederek ondan istifadeye teşvik eden şimşek ise, senin fezadaki kudretini güzelce tenvir eder.

Hem yağmurun gelmesini müjdeleyen ve koca fezayı konuşturan ve tesbihatının gürültüsüyle gökleri çınlatan ra’dat dahi, lisan-ı kàl ile konuşarak Seni takdis edip, rububiyetine şehadet eder.

Hem zîhayatların yaşamasına en lüzumlu rızkı ve istifadece en kolayı ve nefesleri vermek ve nüfusları rahatlandırmak gibi çok vazifelerle tavzif edilen rüzgârlar dahi, cevvi âdeta bir hikmete binaen “Levh-i mahv ve isbat” ve “yazar, ifade eder sonra bozar tahtası” suretine çevirmekle, Senin faaliyet-i kudretine işaret ve Senin vücûduna şehadet ettiği gibi, Senin merhametinle bulutlardan sağıp zîhayatlara gönderilen rahmet dahi, mevzun, muntazam katreleri kelimeleriyle Senin vüs’at-ı rahmetine ve geniş şefkatine şehadet eder.

Ey Mutasarrıf-ı Fa’âl ve ey Feyyâz-ı Müteâl,

Senin vücub-u vücuduna şehadet eden bulut, berk, ra’d, rüzgâr, yağmur, birer birer şehadet ettikleri gibi, heyet-i mecmuasıyla, keyfiyetçe birbirinden uzak, mahiyetçe birbirine muhalif olmakla beraber, birlik, beraberlik, birbiri içine girmek ve birbirinin vazifesine yardım etmek haysiyetiyle, Senin vahdetine ve birliğine gayet kuvvetli işaret ederler.

Hem koca fezayı bir mahşer-i acâip yapan ve bazı günlerde birkaç defa doldurup boşaltan rububiyetinin haşmetine ve o geniş cevvi, yazar değiştirir bir levha gibi ve sıkar ve onunla zemin bahçesini sulattırır bir sünger gibi tasarruf eden kudretinin azametine ve herbir şeye şümulüne şehadet ettikleri gibi, umum zemine ve bütün mahlûkata cevv perdesi altında bakan ve idare eden rahmetinin ve hâkimiyetinin hadsiz genişliklerine ve herşeye yetişmelerine delâlet eder.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âb-ı hayat : hayat suyu
azamet : büyüklük, yücelik
berk : şimşek
binaen : dayanarak
câmid : cansız, katı
cevv : hava, gök boşluğu
faaliyet-i kudret : Allah’ın sonsuz kudretiyle ortaya çıkan fiiller, işler
fevâid-i tenvir : aydınlatmanın, nurlandırmanın faydaları
Feyyâz-ı Müteâl : hiçbir kayıt ve şarta bağlı olmadan çok bereket ve bolluk veren yüce Allah
feza : uzay
haysiyet : itibar
heyet-i mecmua : genel yapı, bütün
hikmet : gaye, fayda, sır; herşeyin belirli gayelere yönelik olarak, mânâlı, faydalı ve tam yerli yerinde yapılması
imdad : yardım
katre : damla
keyfiyet : durum, nitelik, özellik
kudret : Allah’ın güç ve iktidarı
levh-i mahv, isbat : bir şeyin yıkılıp tekrar kuruluşunu gösteren manevî levha, yaz boz tahtası
lisân-ı kàl : sözlü ifade
mahiyet : nitelik, temel özellik, esas
mahşer-i acaip : hayret verici şeylerin toplandığı yer
mevzun : ölçülü
muhalif : aykırı, zıt
muntazam : düzenli, intizamlı
Mutasarrıf-ı Fa’âl : her zaman Zâtına has ve lâyık iş yapan, daima faaliyette bulunan, idâre eden ve tasarrufta bulunan Cenâb-ı Hak
nüfus : nefisler
ra’d : gök gürültüsü
ra’dât : gök gürültüleri
rahmet : İlâhî şefkat, merhamet
rububiyet : Allah’ın bütün varlık âlemini kuşatan egemenliği, yaratıcılığı, idaresi ve terbiyesi
suret : şekil, biçim
şefkat : acıma, merhamet
şehadet etmek : şahitlik etmek
şuur : bilinç, anlayış
şümûl : kapsamlılık, kuşatıcılık
takdis etmek : Allah’ın her türlü eksiklik ve çirkinlikten yüce olduğunu ilân etmek
tasarruf etmek : dilediği gibi kullanmak ve yönetmek
tavzif etmek : görevlendirmek
tenvir etmek : aydınlatmak
tesbihat : Allah’ı noksan sıfatlardan yüce tutan sözler
umum : bütün
vahdet : birlik
vücub-u vücud : Allah’ın varlığının zorunlu oluşu, var olmak için bir sebebe muhtaç olmaması
vücûd : varlık
vüs’at-ı rahmet : rahmetin genişliği, büyüklüğü
zemin : yer
zîhayat : canlı, hayat sahibi
Yükleniyor...