Hem fezadaki hava o kadar hakîmâne vazifelerde istihdam ve bulut ve yağmur, o kadar alîmâne faidelerde istimâl olunur ki, herşeye ihâta eden bir ilim ve herşeye şâmil bir hikmet olmazsa, o istimal, o istihdam olamaz.

Ey Fa’âlün limâ Yürid,

Cevv-i fezadaki faaliyetinle her vakit bir nümune-i haşir ve kıyamet göstermek, bir saatte yazı kışa ve kışı yaza döndürmek, bir âlem getirmek, bir âlem gayba göndermek misillü şuûnatta bulunan kudretin, dünyayı âhirete çevirecek ve âhirette şuûnat-ı sermediyeyi gösterecek işaretini veriyor.

Ey Kadîr-i Zülcelâl,

Cevv-i fezadaki hava, bulut ve yağmur, berk ve ra’d Senin mülkünde, Senin emrin ve havlinle, Senin kuvvet ve kudretinle musahhar ve vazifedardırlar. Mahiyetçe birbirinden uzak olan bu feza mahlûkatı, gayet sür’atli ve âni emirlere ve çabuk ve acele kumandalara itaat ettiren Âmir ve Hâkimlerini takdis ederek rahmetini medh ü senâ ederler.

Ey arz ve semâvâtın Hâlık-ı Zülcelâli,

Senin Kur’ân-ı Hakîminin talimiyle ve Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın dersiyle iman ettim ve bildim ki:

Nasıl semâvât yıldızlarıyla ve cevv-i feza müştemilâtıyla Senin vücub-u vücuduna ve Senin birliğine ve vahdetine şehadet ediyorlar. Öyle de, arz, bütün mahlûkatıyla ve ahvâliyle Senin mevcudiyetine ve vahdetine, mevcudatı adedince şehadetler ve işaretler ederler.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âhiret : öteki dünya, öldükten sonraki hayat
ahvâl : haller, vaziyetler
Aleyhissalatü Vesselâm : Allah’ın salât ve selâmı onun üzerine olsun
alîmâne : herşeyi çok iyi bilerek
Âmir : emreden, yöneten, Allah
arz : dünya
berk : şimşek
cevv : hava boşluğu, gök
cevv-i feza : uzay boşluğu
delâlet etmek : delil olmak, işaret etmek
Fa’âlün limâ Yürid : dilediğini mükemmel şekilde yapan Allah
feza : uzay
gayb : bilinmeyen ve görünmeyen âlem
hadsiz : sınırsız
Hâkim : herşeye hükmeden, herşeyi hükmü altında tutan, herşeye galip olan Allah
hakîmâne : hikmetli bir biçimde
hâkimiyet : egemenlik, hükümranlık
Hâlık-ı Zülcelâl : sonsuz haşmet ve yücelik sahibi yaratıcı, Allah
havl : güç, iktidar
hikmet : kâinattaki ve yaratılıştaki İlâhî gaye ve fayda
ihata etmek : kuşatmak, kapsamak
istihdam : çalıştırma, kullanma
istimâl : kullanma
Kadîr-i Zülcelâl : kudreti herşeyi kuşatan ve sonsuz haşmet ve yücelik sahibi olan Allah
kudret : Allah’ın güç, kuvvet ve iktidarı
Kur’ân-ı Hakîm : her âyet ve sûresinde sayısız hikmet ve faydalar bulunan Kur’ân
mahiyet : nitelik, esas özellik
mahlûkat : yaratılmışlar
medh ü senâ : övme ve yüceltme
mevcudat : varlıklar
mevcudiyet : varlık
misillü : gibi
musahhar : boyun eğdirilmiş, emre verilmiş
müştemilât : içindekiler
nümune-i haşir : haşir nümunesi, dirilme örneği
ra’d : gök gürültüsü
rahmet : İlâhî şefkat, merhamet
Resul-i Ekrem : Allah’ın en şerefli ve değerli elçisi olan Hz. Muhammed (a.s.m.)
semâvât : gökler
sür’atli : hızlı
şâmil : kapsayan
şehadet etmek : şahitlik etmek
şuûnat : işler, hâller, nitelikler
şuûnat-ı sermediye : sonsuza kadar sürüp giden işler, haller ve nitelikler
takdis etmek : Allah’ın her türlü eksiklik ve çirkinlikten yüce olduğunu ilân etmek
vahdet : birlik
vazifedar : vazifeli
vücub-u vücud : Allah’ın varlığının zorunlu oluşu, var olmak için bir sebebe muhtaç olmaması
Yükleniyor...