Âyetü’l-Kübrâ

Kâinattan Hâlıkını soran bir seyyahın müşahedatıdır.

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

تُسَبِّحُ لَهُ السَّمٰوَاتُ السَّبْعُ وَاْلاَرْضُ وَمَنْ فِيهِنَّ وَإِنْ مِنْ شَىْءٍ إِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ وَلٰكِنْ لاَ تَفْقَهُونَ تَسْبِيحَهُمْ إِنَّهُ كَانَ حَلِيمًا غَفُورًا
1

Bu İkinci Makam, bu âyet-i muazzamatefsir etmekle beraber, tayyedilen Arabî Birinci Makamın burhanlarını ve hüccetlerini ve tercümesini ve kısa bir meâlini beyan eder. Şöyle ki:

Bu âyet-i muazzama gibi pek çok âyât-ı Kur’âniye, bu kâinat Hâlıkını bildirmek cihetinde, her vakit ve herkesin en çok hayretle bakıp zevkle mütalâa ettiği en parlak bir sahife-i tevhid olan semâvâtı en başta zikretmelerinden, en başta ona başlamak muvafıktır.

Evet, bu dünya memleketine ve misafirhanesine gelen herbir misafir, gözünü açıp baktıkça görür ki: Gayet keremkârâne bir ziyafetgâh ve gayet san’atkârane bir teşhirgâh ve gayet haşmetkârâne bir ordugâh ve talimgâh ve gayet hayretkârâne ve şevk-engizâne bir seyrangâh ve temâşâgâh ve gayet mânidarâne ve hikmetperverâne bir mütalâagâh olan bu güzel misafirhanenin sahibini ve bu kitab-ı kebîrin müellifini ve bu muhteşem memleketin sultanını tanımak ve bilmek için şiddetle merak ederken, en başta göklerin nur yaldızıyla yazılan güzel yüzü görünür. “Bana bak, aradığını sana bildireceğim” der.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “Rahman ve Rahîm olan Allah’ın adıyla.” “Yedi gökle yer ve onların içindekiler, Onu tesbih eder. Hiçbir şey yoktur ki Onu övüp Onu tesbih etmesin; fakat siz onların tesbihlerini anlamazsınız. Şüphesiz ki O Halîmdir, cezâ vermekte acele etmez; Gafûrdur, günahları çokça bağışlar.” İsrâ Sûresi, 17:44.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Altıncı Şuâ / Sonraki Risale: Dokuzuncu Şuâ
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

Arabî : Arapça
âyât-ı Kur’âniye : Kur’ân’ın âyetleri
âyet-i muazzama : azametli, çok büyük âyet
ayetü’l-kübra : en büyük delil
beyan etmek : açıklamak
burhan : güçlü delil, sarsılmaz kanıt
cihet : tarz, şekil
gayet : son derece
Hâlık : yaratıcı, herşeyi yaratan Allah
haşmetkârâne : haşmetli ve görkemli bir şekilde
hayretkârâne : hayret ederek
hikmetperverâne : hikmetli bir şekilde
hüccet : kesin delil, kanıt
kâinat : evren, bütün yaratılmışlar
keremkârâne : cömertlik ve ikramda bulunarak
kitab-ı kebîr : büyük kitap, kâinat kitabı
mânidarâne : anlamlı bir şekilde
muvafık : lâyık, uygun
müellif : telif eden, yazan
müşahedat : gözlemler
mütalâa etmek : dikkatle okumak, incelemek
mütalâagâh : dikkatlice okuma ve inceleme yeri
ordugâh : ordunun konakladığı yer
sahife-i tevhid : herşeyin bir olan Allah’a ait olduğunu gösteren birlik sayfası
san’atkârane : sanatlı bir şekilde
semavat : gökler
seyrangâh : gezi ve seyir yeri
seyyah : gezgin, yolcu
şevk-engizâne : şevke getirerek
talimgâh : eğitim yeri
tayyetmek : atlamak, çıkarmak
tefsir etmek : açıklamak, yorumlamak
temâşâgâh : ibret ve hayretle gözlemleme ve seyretme yeri
teşhirgâh : sergi yeri
ziyafetgâh : ziyafet yeri
Yükleniyor...