Güya o hayvanların ve kuşların duyguları ve kuvâları ve cihazları ve âzâları ve âletleri, manzum ve mevzun kelimelerdir ve muntazam ve mükemmel sözlerdir. Onlar, bunlarla Hallâk ve Rezzaklarına şükür ve vahdâniyetine şehadet getirdiklerine kat’î delâlet eden üç muazzam ve muhit hakikatleri müşahede etti.

Birincisi: Hiçbir cihetle serseri tesadüfe ve kör kuvvete ve şuursuz tabiata havalesi mümkün olmayan, hiçten hakîmâne icad ve san’atperverâne ibdâ ve ihtiyarkârâne ve alîmâne halk ve inşa ve yirmi cihetle ilim ve hikmet ve iradenin cilvesini gösteren ruhlandırmak ve ihyâ etmek hakikatidir ki, zîruhlar adedince şahitleri bulunan bir burhan-ı bâhir olarak, Zât-ı Hayy-ı Kayyûmun vücub-u vücuduna ve sıfât-ı seb’asına ve vahdetine şehadet eder.

İkincisi: O hadsiz masnularda birbirinden simaca farikalı ve şekilce ziynetli ve miktarca mizanlı ve suretçe intizamlı bir tarzdaki temyizden, tezyinden, tasvirden öyle azametli ve kuvvetli bir hakikat görünür ki, Kàdir-i Külli Şey ve Alîm-i Külli Şeyden başka hiçbir şey, bu her cihetle binlerle harikaları ve hikmetleri gösteren ihatalı fiile sahip olamaz ve hiçbir imkân ve ihtimali yok.

Üçüncüsü: Birbirinin misli ve aynı veya az farklı ve birbirine benzeyen mahsur ve mahdut yumurtalardan ve yumurtacıklardan ve nutfe denilen su katrelerinden o hadsiz hayvanların yüz binler çeşit tarzlarda ve birer mu’cize-i hikmet mâhiyetinde bulunan suretlerini, gayet muntazam ve muvazeneli ve hatasız bir hey’ette açmak ve fethetmek öyle parlak bir hakikattır ki, hayvanlar adedince senetler, deliller o hakikati tenvir eder.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Altıncı Şuâ / Sonraki Risale: Dokuzuncu Şuâ
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

alîmâne : herşeyi çok iyi bilerek
Alîm-i Külli Şey : herşeyi bilen ve herşey ilmi dahilinde olan Allah
âzâ : uzuvlar, organlar
azametli : büyük, yüce
burhan-ı bâhir : açık güçlü delil
cihet : şekil, yön
cilve : görüntü, yansıma
delâlet etmek : delil olmak, işaret etmek
farika : ayırıcı özellik; birbirine benzememe özelliği
fethetmek : açmak
gayet : son derece
hadsiz : sınırsız
hakikat : doğru gerçek
hakîmâne : hikmetle, bir maksat ve gayeye yönelik olarak, mânâlı ve tam yerli yerinde
halk : yaratma
Hallâk : çokça ve sürekli olarak yaratan Allah
hamd ü senâ : şükretme ve övme
harf-i Rahmânî : rahmet ve merhameti sonsuz olan Allah’tan gelen ve Ona ait harf
hikmet : fayda, gaye; herşeyin belirli gayelere yönelik olarak, mânâlı, faydalı ve tam yerli yerinde yaratılması
ibdâ : eşsiz yaratma; Cenâb-ı Hakkın âletsiz, maddesiz, zamansız, mekânsız yaratması
icad : var etme, yaratma
ihâtalı : kuşatıcı, kapsamlı
ihtiyarkârâne : en iyisini seçerek
ihya etmek : diriltmek, hayat vermek
inşa : vücuda getirme, yaratma, bina etme, yapma
intizamlı : düzenli, tertipli
Kadîr-i Külli Şey : herşeye gücü yeten, sonsuz kudret sahibi Allah
kaside-i Rabbânî : birer kaside gibi yaratıcılarının terbiye ve idaresini öven her bir bitki ve hayvan
katre : damla
kelime-i Sübhânî : Allah’ın her türlü noksanlıktan uzak olduğunu dile getiren kelime
kuvâ : duygular, hisler
mahdut : sınırlı
mahsur : sınırlanmış, sınırlı
mânidar : mânâlı, anlamlı
manzum : düzenli
masnu : san’at eseri varlık
mevzun : ölçülü
misl : benzer
mizanlı : ölçülü, dengeli
mu’cize-i hikmet : hikmet mu’cizesi
muazzam : azametli, çok büyük
muhit : kuşatıcı, kapsamlı
muntazam : düzenli, intizamlı
muvazeneli : dengeli, ölçülü
müşahede etmek : gözlemlemek
nutfe : memelilerin yaratıldığı su, meni
Rezzak : bütün canlıların rızıklarını veren Allah
san’atperverâne : san’atkârcasına
Sâni : her şeyi san’atla yaratan Allah
sıfât-ı seb’a : yedi sıfat
simaca : görünüş bakımından
suret : biçim, şekil
şehadet : şahitlik, tanıklık
şuursuz : bilinçsiz
tasvir : şekil ve suret verme
tavsif etmek : özelliklerini anlatmak
temyiz : ayırt etme
tezyin : süsleme
vahdâniyet : Allah’ın bir ve benzersiz oluşu ve ortağının bulunmayışı
vahdet : birlik
vücub-u vücud : Allah’ın varlığının zorunlu oluşu, var olmak için bir sebebe muhtaç olmaması
Zât-ı Hayy-ı Kayyûm : hayatı ezelî ve ebedî olup her canlıya hayat veren ve Kendi varlığı için hiçbir sebebe bağlı olmayıp her şeyi ayakta tutan Zât, Allah
zîruh : ruh sahibi
ziynetli : süslü
Yükleniyor...