Yoksa, o münkirler, yalnız cehalet ve echeliyet ve inkâr ve ispat olunmayan menfî meselelerde inat ve göz kapamak suretiyle karşılarına çıkabilirler. Gözünü kapayan, yalnız kendine gündüzü gece yapar.

Bu seyyah, bu muhteşem ve geniş dershanede, bu muhterem ve mütebahhir üstadların neşrettikleri nurlar, zeminin yarısını bin seneden ziyade ışıklandırdığını bildi. Ve öyle bir kuvve-i mâneviyeyi buldu ki, bütün ehl-i inkâr toplansa onu kıl kadar şaşırtmaz ve sarsmaz. İşte bu yolcunun bu dershaneden aldığı derse bir kısa işaret olarak Birinci Makamın Dokuzuncu Mertebesinde,

لاَۤ إِلٰهَ إِلاَّ اللّٰهُ الَّذِى دَلَّ عَلٰى وُجُوبِ وُجُودِهِ فِى وَحْدَتِهِ: اِتِّفَاقُ جَمِيعِ اْلأَصْفِيَاءِ، بِقُوَّةِ بَرَاهِينِهِمِ الزَّاهِرَةِ الْمُحَقَّقَةِ الْمُتَّفِقَةِ 1

denilmiş.

Sonra, imanın daha ziyade kuvvetlenmesinde ve inkişafında ve ilmelyakîn derecesinden aynelyakîn mertebesine terakkisindeki envârı ve ezvakı görmeye çok müştak olan o mütefekkir yolcu, medreseden gelirken, hadsiz küçük tekyelerin ve zaviyelerin telâhukuyla tevessü eden gayet feyizli ve nurlu ve sahra genişliğinde bir tekye, bir hangâh, bir zikirhane, bir irşadgâhta ve cadde-i kübrâ-yı Muhammedînin (a.s.m.) ve mirac-ı Ahmedînin (a.s.m.) gölgesinde hakikate çalışan ve hakka erişen ve aynelyakîne yetişen binlerle ve milyonlarla kudsî mürşidler onu dergâha çağırdılar. O da girdi, gördü ki:

O ehl-i keşif ve keramet mürşidler; keşfiyatlarına ve müşahedelerine ve kerametlerine istinaden, bil’icmâ, müttefikan Lâ ilâhe illâ Hû diyerek, vücub-u vücud ve vahdet-i Rabbâniyeyi kâinata ilân ediyorlar.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Allah’tan başka ilâh yoktur. O Allah ki, bütün asfiyanın, muhakkak ve müttefik ve parlak burhanlarının kuvvetiyle ittifakları, Onun vahdet içindeki vücub-u vücuduna delâlet eder.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Altıncı Şuâ / Sonraki Risale: Dokuzuncu Şuâ
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

aynelyakin : gözlem ve müşahedeye dayanarak kuşkuya yer bırakmayacak şekilde kesin olarak bilme
bil’icmâ : ittifakla, fikir birliğiyle
cadde-i kübrâ-yı Muhammedî : Hz. Muhammed’in (a.s.m.) gittiği ve tarif ettiği büyük İslâmiyet caddesi
cehalet : cahillik
dergâh : mürşidin bulunduğu yer
echeliyet : son derece cahillik
ehl-i inkâr : inançsız kimseler
ehl-i keşif ve keramet : Allah’ın bir ikramı olarak, olağanüstü hal ve hareketlerin kendilerinde görüldüğü velî zâtlar ve mâneviyat âlemlerinde iman hakikatlerini gözleme yeteneğine sahip insanlar, veliler
envâr : nurlar, ışıklar
ezvâk : zevkler, lezzetler
feyizli : bereketli
hadsiz : sayısız, sınırsız
hangâh : büyük tekke
ilmelyakin : ilmî ve sağlam delillere dayanarak, kuşkuya yer bırakmayacak şekilde kesin bilme
inkişaf : açığa çıkma, gelişme
irşadgâh : doğru yolu gösterme yeri
istinaden : dayanarak
kâinat : evren, bütün yaratılmışlar
keramet : Allah’ın bir ikramı olarak, Onun sevgili kullarında görülen olağanüstü hal ve hareketler
keşfiyat : keşifler, mânevî âlemlerde bazı olayları ve hakikatleri görme
kudsî : her türlü kusur ve noksandan uzak, mukaddes
kuvve-i mâneviye : mânevi güç, moral
Lâ ilâhe illâ Hû : Ondan başka ilâh yoktur
menfi : ispat edilmemiş
Mirac-ı Ahmedî : Peygamberimizin (a.s.m.) Allah’ın huzuruna yükselişi ve bütün mânevî âlemleri gezdiği yolculuk
muhterem : hürmete lâyık, saygıdeğer
münkir : inanmayan, inkar eden
mürşid : doğru yol gösteren
müşahede : görme, gözlem
müştak : arzulu, çok istekli
mütebahhir : ilmi derin olan, çok bilgili
mütefekkir : düşünen, tefekkür eden
müttefikan : birleşerek, fikir birliğiyle
neşretmek : yaymak
sahra : ova, meydan
seyyah : gezgin, yolcu
suret : tarz, biçim
tekye : tekke; zikir veya ders için toplanılan yer, dervişlerin kaldığı yer
telâhuk : birbirine katılma, birleşme
terakki : ilerleme, yükselme
tevessü : genişleme, yayılma
vahdet-i Rabbâniye : bütün varlıkları yaratılış gayelerine göre terbiye edip idaresi ve egemenliği altında tutan Allah’ın birliği
vücub-u vücud : Allah’ın varlığının zorunlu oluşu, var olmak için bir sebebe muhtaç olmaması
zaviye : küçük tekke, zikir veya ders için toplanılan yer
zemin : yer, dünya
zikirhane : zikir edilen yer
ziyade : çok
Yükleniyor...