Birincisi: “Eğer perde-i gayb açılsa yakînim ziyadeleşmeyecek” 1 diyen İmam-ı Ali (radıyallahu anh) ve yerde iken Arş-ı Âzamı ve İsrafil’in azamet-i heykelini temâşâ eden Gavs-ı Âzam (k.s.) 2 gibi keskin nazar ve gayb-bîn gözleri bulunan binler aktâb ve evliya-yı azîmeyi câmi’ ve Âl-i Muhammed nâmıyla şöhretşiâr-ı âlem olan cemaat-i nuraniyenin icmâ ile tasdikleridir.

İkincisi: Bedevî bir kavim ve ümmî bir muhitte, hayat-ı içtimaiyeden ve efkâr-ı siyasiyeden hâli ve kitapsız ve fetret asrının karanlıklarında bulunan ve pek az bir zamanda en medenî ve malûmatlı ve hayat-ı içtimaiyede ve siyasiyede en ileri olan milletlere ve hükümetlere üstad ve rehber ve diplomat ve hâkim-i âdil olarak, şarktan garba kadar cihan-pesendane idare eden ve Sahabe nâmıyla dünyada namdar olan cemaat-ı meşhurenin, ittifakla, can ve mallarını, peder ve aşiretlerini feda ettiren bir kuvvetli imanla tasdikleridir.

Üçüncüsü: Her asırda binlerle efradı bulunan ve her fende dâhiyâne ileri giden ve muhtelif mesleklerde çalışan, ümmetinde yetişen hadsiz muhakkik ve mütebahhir ulemasının cemaat-ı uzmâsının, tevafukla ve ilmelyakîn derecesinde tasdikleridir. Demek bu zâtın vahdâniyete şehadeti, şahsî ve cüz’î değil; belki, umumî ve küllî ve sarsılmaz ve bütün şeytanlar toplansa karşısına hiç bir cihetle çıkamaz bir şehadettir diye hükmetti.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Aliyyü’l-Kârî, el-Esrârü’l-Merfûa, s. 193.
2 : Gümüşhanevî, Mecmûatu’l-Ahzâb (Şâzelî), s. 561.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Altıncı Şuâ / Sonraki Risale: Dokuzuncu Şuâ
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

aktab : kutuplar, büyük velilerden zamanının en büyük mürşidi olan kimseler
Âl-i Muhammed : Hz. Muhammed’in ailesi ve onun neslinden gelenler
Arş-ı Âzam : Allah’ın büyüklük ve yüceliğinin tecelli ettiği yer
Asr-ı Saadet : Peygamberimizin (a.s.m.) yaşadığı dönem, mutluluk asrı
azamet-i heykel : yapısının azameti, büyüklüğü
bedevî : çölde yaşayan, göçebe
câmi’ : kapsamlı, içine alan
cemaat-ı meşhure : meşhur cemaat, topluluk
cemaat-ı uzmâ : büyük topluluk
cemaat-i nuraniye : nurlu cemaat
cihan-pesendane : dünyaya meydan okuyarak kabul ettirir bir şekilde
cihet : şekil, yön
cüz’î : ferdî, bireysel, küçük
dâhiyâne : çok zekice, akıllıca
diplomat : memleket ve millet meseleleri hakkında siyasî söz sahibi
efkâr-ı siyasiye : siyasi fikirler
efrad : fertler, bireyler
evliya-yı azîme : büyük veliler (bk. fetret
garb : batı
gayb-bîn : gaybı gören, görünmeyen âlemden haber veren
hadsiz : sınırsız
hâkim-i âdil : adalet ile iş gören hükmedici; adaletli hüküm verici
hâli : uzak, boş
hayat-ı içtimaiye ve siyasiye : sosyal ve siyasi hayat
hayat-ı içtimaiye : toplum hayatı
icmâ : fikir birliği
ilmelyakin : ilmî ve sağlam delillere dayanarak, kuşkuya yer bırakmayacak derecede kesin bilme
ittifak : birleşme, birlik
kavim : insan topluluğu, kabile
küllî : kapsamlı, genel
mâlûmat : bilgi, bilgiler
medrese-i nuraniye : nurlu medrese, okul
muhakkik : gerçekleri araştıran ve delilleriyle bilen
muhit : çevre, etraf
muhtelif : çeşitli, ayrı ayrı
mütebahhir : ilmi derin olan, çok bilgili
nam : ad
namdar : şan ve şöhret sahibi
nazar : bakış, görüş
Radıyallahu Anh : Allah ondan razı olsun
rehber : kılavuz, yol gösterici
Sahabe : Hz. Peygamber’i (a.s.m.) görüp onun yolundan giden Müslümanlar
şark : doğu
şehadet : şahitlik, tanıklık
şöhretşiar : şöhretli
tasdik : doğrulama, kabul etme
temâşâ etmek : seyretmek, hoşlanarak bakmak
tevafuk : denk gelme, uygunluk
ulema : âlimler
umumî : genel, herkese ait
ümmet : millet, topluluk
ümmî : okuma yazma bilmeyen
vahdâniyet : Allah’ın bir ve benzersiz oluşu ve ortağının bulunmayışı
Yükleniyor...