“Haydi, ileri! İmanın hadsiz mertebelerinden bir mertebe daha kazanmak için kâinatın hey’et-i mecmuasına müracaat edip, o da ne diyor, dinlemeliyiz; erkânından ve eczasından aldığımız dersleri tekmil ve tenvir etmeliyiz.” diye, Kur’ân’dan aldığı geniş ve ihatalı bir dürbünle baktı, gördü:

Bu kâinat, o kadar mânidar ve muntazamdır ki, mücessem bir kitab-ı Sübhânî ve cismânî bir Kur’ân-ı Rabbânî ve müzeyyen bir saray-ı Samedânî ve muntazam bir şehr-i Rahmânî suretinde görünüyor. O kitabın bütün sûreleri, âyetleri ve kelimatları, hattâ harfleri ve babları ve fasılları ve sahifeleri ve satırları, umumunun her vakit mânidarâne mahv u ispatları ve hakîmâne tağyir ve tahvilleri, icma ile, bir Alîm-i Külli Şeyin ve bir Kadîr-i Külli Şeyin ve bir Musannıfın, herşeyde herşeyi gören ve herşeyin herşeyi ile münasebetini bilen, riayet eden bir Nakkaş-ı Zülcelâlin ve bir Kâtib-i Zülkemâlin vücudunu ve mevcudiyetini bilbedâhe ifade ettikleri gibi, bütün erkân ve envâıyla ve ecza ve cüz’iyatıyla ve sekeneleri ve müştemilâtiyle ve varidat ve masarıfatıyla ve onlarda maslahatkârâne tebdilleriyle ve hikmetperverâne tecditleriyle, bil’ittifak, hadsiz bir kudret ve nihayetsiz bir hikmetle iş gören âli bir Ustanın ve misilsiz bir Sâniin mevcudiyetini ve vahdetini bildiriyorlar. Ve kâinatın azametine münasip iki büyük ve geniş hakikatın şehadetleri, kâinatın bu büyük şehadetini ispat ediyorlar.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Altıncı Şuâ / Sonraki Risale: Dokuzuncu Şuâ
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âli : yüksek, yüce
Alîm-i Külli Şey : herşeyi bilen ve herşey ilmi dahilinde olan Allah (bk. a-l-m; k-l-l)
azamet : büyüklük, haşmet
bab : bölüm
bil’ittifak : ittifakla, birleşerek
bilbedâhe : açık bir şekilde
cismanî : maddi vücuda sahip
cüz’iyat : küçük ve ferdî şeyler
ecza : kısımlar, parçalar
envâ : neviler, türler
erkân : esaslar, temel unsurlar
fasıl : kısım
hadsiz : sınırsız
hakikat : doğru, gerçek
hakîmâne : hikmetle, bir maksat ve gayeye yönelik bir şekilde
heyet-i mecmua : genel yapı, bir şeyin tamamı, bütünü
hikmet : fayda, gaye; herşeyin belirli gayelere yönelik olarak, mânâlı, faydalı ve tam yerli yerinde yaratılması
hikmetperverâne : hikmetli yapmayı pek sever bir şekilde
icma : fikir birliği
ihata : kuşatma, kapsama
Kàdir-i Külli Şey : sınırsız güç ve kudret sahibi olan ve herşeye gücü yeten Allah
kâinat : evren, bütün yaratılmışlar
Kâtib-i Zülkemâl : bütün varlıkları bir kitap yazar gibi, mükemmel ve kusursuz bir şekilde yaratan Allah
kelimât : kelimeler, sözler
kitab-ı Sübhânî : her türlü eksiklikten sonsuz derecede yüce olan Allah’a ait kutsal kitap
kudret : Allah’ın bütün varlığı kuşatan güç ve iktidarı
Kur’ân-ı Rabbânî : herbir varlığa yaratılış gayelerine ulaşmaları için muhtaç olduğu şeyleri veren, onları terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulunduran Allah’ın Kur’ân’ı; kâinat kitabı
mahv u ispat : yok olma ve var olma
mânidar : mânâlı, anlamlı
masârifât : giderler
maslahatkârâne : faydalı ve yararlı bir şekilde
mevcudiyet : varlık, var olma hali
mezkûr : adı geçen
misilsiz : benzersiz
muntazam : düzenli, intizamlı
Musannıf : herşeyi istediği surette ve mükemmel bir şekilde sınıflandıran, düzenleyen Allah
mücessem : cisimleşmiş, maddi yapısı olan
münasebet : bağlantı, ilgi
müştemilât : içindekiler
müzeyyen : süslenmiş, süslü
Nakkaş-ı Zülcelâl : herşeyi nakışlı ve süslü bir şekilde yaratan, sonsuz haşmet ve yücelik sahibi Allah
nakkaşlık : işleme ustalığı
nefis : kişinin kendisi
nihayetsiz : sonsuz
riayet : gözetme, kollama
Sâni : her şeyi san’atla yaratan Allah
saray-ı Samedânî : Kendisi hiçbir şeye muhtaç olmayan fakat her şeyin Kendisine muhtaç olduğu Cenâb-ı Hakkın sarayı; kâinat
sekene : sakinler, ikamet edenler
sermaye-i insaniye : insanın sermayesi
suret : biçim, şekil
şehadet : şahitlik, tanıklık
şehr-i Rahmânî : rahmet ve merhameti sınırsız olan Allah’ın şehri; kâinat
tağyir : değişme, değiştirme
tahvil : dönüşme, dönüştürme
tebdil : değişme, değiştirme
tecdit : yenileme
tekmil : mükemmelleştirme, tamamlama
tenvir : aydınlatma, nurlandırma
umum : bütün, genel
vahdet : birlik
varidat : gelirler
vücud : varlık, var oluş
Yükleniyor...