Halbuki, o mahsus zâta ve o mahiyete, hadsiz imkânat içinde o hususiyeti vermek; hem, sûretler adedince imkânlar ve ihtimaller içinde o nakışlı ve fârikalı ve münasip o muayyen sureti giydirmek; hem, hemcinsinden olan eşhasın miktarınca imkânlar içinde çalkanan o mevcuda, o lâyık şahsiyeti imtiyazla tahsis etmek; hem, sıfatların nevileri ve mertebeleri sayısınca imkânlar ve ihtimaller içinde şekilsiz ve mütereddit bulunan o masnua o has ve muvafık maslahatlı sıfatları yerleştirmek; hem hadsiz yollar ve tarzlarda bulunması mümkün olması noktasında hadsiz imkânat ve ihtimalât içinde mütehayyir, sergerdan, hedefsiz o mahlûka, o hikmetli keyfiyetleri ve inayetli cihazları takmak ve teçhiz etmek, elbette küllî ve cüz’î bütün mümkinat adedince ve her mümkünün mezkûr mahiyet ve hüviyet, heyet ve suret, sıfat ve vaziyetinin imkânâtı adedince, tahsis edici, tercih edici, tayin edici, ihdas edici bir Vâcibü’l-Vücudun vücub-u vücuduna ve hadsiz kudretine ve nihayetsiz hikmetine ve hiçbir şey ve hiçbir şe’n Ondan gizlenmediğine ve hiçbir şey Ona ağır gelmediğine ve en büyük birşey, en küçük birşey gibi Ona kolay geldiğine ve bir baharı bir ağaç kadar ve bir ağacı bir çekirdek kadar suhuletle icad edebildiğine işaretler ve delâletler ve şehadetler, imkân hakikatinden çıkıp kâinatın bu büyük şehadetinin bir kanadını teşkil ederler.

Kâinatın şehadetini, her iki kanadı ve iki hakikatıyle Risale-i Nur eczaları ve bilhassa Yirmi İkinci ve Otuz İkinci Sözler ve Yirminci ve Otuz Üçüncü Mektuplar tamamiyle ispat ve izah ettiklerinden, onlara havale ederek bu pek uzun kıssayı kısa kestik.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Altıncı Şuâ / Sonraki Risale: Dokuzuncu Şuâ
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

bilhassa : özellikle
cüz’î : küçük, ferdî
delâlet : delil olma, işaret etme
ecza : kısımlar, parçalar
eşhas : şahıslar, kişiler
fârika : birbirine benzememe özelliği, ayırıcı özellik
hadsiz : sayısız, sınırsız
hakikat : doğru, gerçek
heyet : yapı, görünüm
heyet-i mecmua : birşeyin geneli, bütünü
hikmet : fayda, gaye; herşeyin belirli gayelere yönelik olarak, mânâlı, faydalı ve tam yerli yerinde yaratılması
hüviyet : kimlik, şahsiyet, kişilik
icad etmek : yoktan yaratmak, var etmek
ihdas etmek : meydana getirmek, yaratmak
ihtimâlât : ihtimaller
imkân : olabilirlik, varlığı ile yokluğu eşit olan ve varlığı Allah’ın var etmesine bağlı olan
imkânât : imkanlar, olasılıklar
imtiyaz : ayrıcalık, farklılık
inayet : bütün yararların, hikmetlerin ve faydaların kaynağı olan düzen
inkılâp : büyük değişim, dönüşüm
izah etmek : açıklamak
kâinat : evren, bütün yaratılmışlar
keyfiyet : durum, nitelik, oluşum
kıssa : ibretli hikâye
kudret : Allah’ın bütün varlığı kuşatan güç ve iktidarı
küllî : büyük, kapsamlı tür
mahiyet : esas, nitelik, özellik
mahlûk : yaratık
maslahat : fayda, yarar
masnu : san’at eseri varlık
mevcud : varlık
mezkûr : adı geçen
muayyen : belirlenmiş, kararlaştırılmış
muhafaza : koruma, saklama
muvafık : lâyık, uygun
mümkinat : olması imkan dahilinde olan, varlığı Allah’ın var etmesine bağlı olan şeyler
münasip : uygun
mütehayyir : şaşkın, hayrete düşen
mütemadiyen : sürekli olarak, aralıksız
mütereddit : kararsız, bir sûret almamış
nevi : çeşit, tür
nihayetsiz : sonsuz
sergerdan : başı dönmüş
suhuletle : kolayca, kolaylıkla
suret : biçim, şekil
şe’n : hal, iş, nitelik
şehadet : şahitlik, tanıklık
tahavvülât : değişimler, başkalaşmalar
tahsis etmek : husûsi kılmak, ait kılmak
teçhiz etmek : donatmak, cihazları takmak
teşkil etmek : meydana getirmek, oluşturmak
Vâcibü’l-Vücud : varlığı zorunlu olan ve var olmak için hiçbir şeye ihtiyacı olmayan Allah
vücub-u vücud : Allah’ın varlığının zorunlu oluşu, var olmak için bir sebebe muhtaç olmaması
vücud : varlık, var oluş
zîhayat : canlı, hayat sahibi
Yükleniyor...