Dördüncü Hakikat:

Mevcudatın vücutları ve zuhurları, beraberlik ve birbiri içinde birlik ve birbirine benzemeklik ve biri birinin misâl-i musağğarı ve nümune-i ekberi ve bir kısım küll ve küllî ve diğer kısım onun cüzleri ve fertleri ve birbirine sikke-i fıtratta müşabehet ve nakş-ı san’atta münasebet ve birbirine yardım etmek ve birbirinin vazife-i fıtriyesini tekmil etmek gibi, çok cihetü’l-vahdet noktalarında, bedahet derecesinde tevhidi ilân ve Sânilerinin vâhid olduğunu ispat etmek ve kâinatın rububiyet cihetinde tecezzî ve inkısam kabul etmez bir küll ve küllî hükmünde bulunduğunu izhar etmektir.

Evet, meselâ her baharda, nebatattan ve hayvanattan dört yüz bin nev’in hadsiz efradlarını, beraber ve birbiri içinde, bir anda ve bir tarzda, yanlışsız, hatasız kemâl-i hikmet ve hüsn-ü san’atla icad etmek ve idare ve iaşe etmek; hem kuşların misâl-i musağğarları olan sineklerden tâ nümune-i ekberleri olan kartallara kadar hadsiz efradlarını yaratmak ve hava âleminde, seyahat ve yaşamalarına yardım eden cihazatı verip gezdirmek ve havayı şenlendirmekle beraber, yüzlerinde mu’cizâne birer sikke-i san’at ve cisimlerinde müdebbirâne birer hâtem-i hikmet ve mâhiyetlerinde mürebbiyâne birer turra-i ehadiyet koymak; hem zerrât-ı taamiyeyi hüceyrat-ı bedeniyenin imdadına ve nebatatı hayvanatın imdadına ve hayvanatı insanların yardımına ve umum valideleri iktidarsız yavruların muavenetine hakîmâne, rahîmâne koşturmak, göndermek; hem dâire-i kehkeşandan ve manzume-i şemsiyeden ve anâsır-ı arziyeden, tâ göz hadekasının perdelerine ve gül goncasının yapraklarına ve mısır sümbülünün gömleklerine ve kavunun çekirdeklerine kadar mütedâhil dâireler gibi cüz’î ve küllî hükmünde aynı intizam ve hüsn-ü san’at ve aynı fiil ve kemâl-i hikmetle tasarruf etmek, elbette bedahet derecesinde ispat eder ki:

Bu işleri yapan hem vâhiddir, birdir; herşeyde sikkesi var.
Hem de hiçbir mekânda olmadığı gibi her mekânda hazırdır.
Hem, güneş gibi, herşey Ondan uzak, O ise herşeye yakındır.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Altıncı Şuâ / Sonraki Risale: Dokuzuncu Şuâ
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

anâsır-ı arziye : dünyadaki unsurlar; toprak, hava, su, ateş
bedâhet : açıklık, aşikâr olma
cihazat : cihazlar, âletler
cihet : şekil, yön
cihetü’l-vahdet : birlik ciheti, yönü
cüz’î : ferdî, birey
dâire-i kehkeşan : samanyolu galaksisinin bulunduğu daire
efrad : fertler, bireyler
gonca : henüz açılmamış gül
hadeka : göz bebeği
hadsiz : sınırsız
hakîmâne : hikmetle, bir maksat ve gayeye yönelik bir şekilde
hâtem-i hikmet : hikmet mührü
hayvanat : hayvanlar
hüceyrât-ı bedeniye : beden hücreleri
hüsn-ü san’at : san’at güzelliği
iâşe etmek : beslemek
icad etmek : yaratmak, var etmek
iktidar : güç, iktidar
imdad : yardım
inkısam : bölünme, parçalanma
intizam : disiplin, düzen
izhar etmek : göstermek, ortaya çıkarmak
kâinat : evren, bütün yaratılmışlar
kemâl-i hikmet : tam ve eksiksiz hikmet
küll : bütün
küllî : bütün fertleri içine alan; tür, cins; kapsamlı varlık
mâhiyet : özellik, nitelik, esas
manzume-i şemsiye : güneş sistemi
misal-i musağğar : küçültülmüş nümune
mu’cizane : mu’cizeli bir şekilde
muavenet : yardım
müdebbirâne : tedbirli bir şekilde, herşeyi önceden düşünerek
mürebbiyâne : terbiye ederek ve yetiştirerek
mütedahil : iç içe, birbiri içinde
nebatat : bitkiler
nev’i : çeşit, tür
nümune-i ekber : en büyük örnek
rahîmâne : merhametli bir şekilde
rububiyet : rablık; herbir varlığa yaratılış gayelerine ulaşmaları için muhtaç olduğu şeyleri vermesi, onları terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulundurması
Sâni : her şeyi san’atla yaratan Allah
sikke : damga, mühür
sikke-i san’at : sanat damgası
tasarruf etmek : dilediği gibi kullanmak, faaliyet, icraat yapmak
tecezzî : bölünme, parçalanma
tekmil etmek : tamamlamak
tevhid : birleme; herşeyin bir olan Allah’a ait olduğunu bilme ve inanma
turra-i ehadiyet : Allah’ın birliğini herbir şeyde ayrı ayrı gösteren mühür, özel imza
umum : bütün, genel
vâhid : bir
vazife-i fıtriye : yaratılıştan gelen görev
zerrât-ı taamiye : yiyecek zerreleri
hakikat : doğru gerçek
vücut : beden, varlık
sikke-i fıtrat : yaratılış sikkesi, mührü
münasebet : bağlantı, ilgi
müşabehet : benzeyiş
nakş-ı san’at : san’atlı nakış, işleme
zuhur : belirme, görünme
Yükleniyor...