Ve bir ağacı baharda çabuk diriltmek ve kemiklerine hayat vermek gibi, o hikmetli, adâletli kudret-i mutlaka ile koca arzı ve zemin cenazesini, baharda o ağaç gibi kolayca ihya edip yüz bin çeşit haşirlerin misallerini icad eder. Ve bir emr-i tekvînî ile arzı dirilttiği gibi,

1 إِنْ كَانَتْ اِلاَّ صَيْحَةً وَاحِدَةً فَاِذَا هُمْ جَمِيعٌ لَدَيْنَا مُحْضَرُونَ fermanıyla, yani, “Bütün ins ve cin, birtek sayha ve emirle yanımızda meydan-ı haşre hazır olurlar.”

Hem 2 وَمَا أَمْرُ السَّاعَةِ إِلاَّ كَلَمْحِ الْبَصَرِ اَوْ هُوَ أَقْرَبُ ferman etmesiyle, yani, “Kıyamet ve haşrin işi ve yapılması, gözünü kapayıp hemen açmak kadardır, belki daha yakındır.” der.

Hem 3 مَا خَلْقُكُمْ وَلاَ بَعْثُكُمْ إِلاَّ كَنَفْسٍ وَاحِدَةٍ âyetiyle, yani, “Ey insanlar! Sizin icad ve ihyanız ve haşir ve neşriniz, birtek nefsin ihyası gibi kolaydır, kudretime ağır gelmez.” meâlinde bulunan şu üç âyetin sırrıyla, aynı emirle, aynı kolaylıkla bütün ins ve cinleri ve hayvanî ve ruhânî ve melekleri haşr-i ekberin meydanına ve mizan-ı âzamın önüne getirir. Bir iş bir işe mâni olmaz.

Üçüncü ve dördüncüden tâ on üçüncü sırra kadar, arzuma muhalif olarak başka vakte tâlik edildi.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Yâsin Sûresi, 36:53.
2 : Nahl Sûresi, 16:77.
3 : Lokman Sûresi, 31:28.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Altıncı Şuâ / Sonraki Risale: Dokuzuncu Şuâ
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

arz : dünya
cüz : kısım, parça
emr-i tekvinî : yaratılışa dair emir; “ol” emri
ferman etmek : buyurmak, emretmek
ferman : buyruk
hakikat : doğru gerçek
haşir/haşr-i ekber : insanların öldükten sonra tekrar diriltilip Allah’ın huzurunda toplanması
hayvanî : can ve ruh sahibi
hikmet : fayda, gaye; herşeyin belirli gayelere yönelik olarak, mânâlı, faydalı ve tam yerli yerinde yaratılması
icad etmek : yoktan yaratmak, var etmek
ihya : hayat verme, diriltme
ins : insanlar
kudret : Allah’ın bütün varlığı kuşatan güç ve iktidarı
kudret-i mutlaka : sınırsız güç ve iktidar
küll : bütün
küllî : bütün fertleri içine alan; tür, cins; kapsamlı varlık
mâni : engel
mevcudat : varlıklar
meydan-ı haşr : haşir meydanı
misal : nümune, örnek
misal-i musağğar : küçültülmüş nümune, örnek
mizan-ı âzam : mahşer günü amellerin ölçüldüğü büyük terazi
münasebet : bağlantı, ilgi
müşabehet : benzeyiş
nakş-ı san’at : san’atlı nakış, işleme
nefs : can, hayat, kişinin kendisi
neşir : yayma, yayılma
nümune-i ekber : en büyük örnek
ruhanî : maddî yapısı olmayan ruh âlemine ait varlık
sikke-i fıtrat : yaratılış sikkesi, mührü
tâlik etmek : sonraya bırakmak
vücut : beden, varlık
zemin : yer, dünya
zuhur : belirme, görünme
Yükleniyor...