1 وَاعْتَصِمُوا بِحَبْلِ اللّٰهِ جَمِيعًا وَلاَ تَفَرَّقُوا

2 الۤمۤ - ذٰلِكَ الْكِتَابُ لاَ رَيْبَ فِيهِ هُدًى لِلْمُتَّقِينَ

Kur’ân’ın hâkimiyet-i mutlaka

Ümmet-i İslâmiyenin ahkâm-ı diniyede gösterdiği teseyyüp ve ihmalin bence en mühim sebebi şudur:

Erkân ve ahkâm-ı zaruriye -ki yüzde doksandır- bizzat Kur’ân’ın ve Kur’ân’ın tefsiri mâhiyetinde olan sünnetin malıdır. İçtihadî olan mesail-i hilâfiye ise, yüzde on nispetindedir. Kıymetçe mesail-i hilâfiye ile erkân ve ahkâm-ı zaruriye arasında azîm tefavüt vardır. Mesele-i içtihadiye altın ise, öteki birer elmas sütundur. Acaba doksan elmas sütunu on altının himayesine vermek, mezc edip tâbi kılmak caiz midir?

Cumhûru, burhandan ziyade, me’hazdeki kudsiyet imtisale sevk eder. Müçtehidînin kitapları vesile gibi, cam gibi Kur’ân’ı göstermeli; yoksa vekil, gölge olmamalı.

Mantıkça mukarrerdir ki, zihin, melzumdan tebeî olarak lâzıma intikal eder ve lâzımın lâzımına tabiî olarak etmez. Etse de, ikinci bir teveccüh ve kasıtla eder. Bu ise gayr-ı tabiîdir. Meselâ, hükmün me’hazı olan şeriat kitapları melzum gibidir. Delili olan Kur’ân ise, lâzımdır. Muharrik-i vicdan olan kudsiyet, lâzımın lâzımıdır.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “Allah’ın ipine hep birlikte sımsıkı sarılın; ayrılığa düşüp dağılmayın.” Âl-i İmrân Sûresi, 3:103.
2 : “Elif lâm mim. Şu yüce kitap ki, onda asla şüphe yoktur. O, Allah’ın emir ve yasaklarına karşı gelmekten sakınanlar için bir yol göstericidir.” Bakara Sûresi, 2:1-2.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

ahkâm-ı diniye : dinin hükümleri, esasları
azîm : büyük
burhan : güçlü delil, sarsılmaz kanıt
caiz : dinen uygun bulunan
cumhur : halk, çoğunluk
erkân ve ahkâm-ı zaruriye : İslâmın yerine getirilmesi zorunlu temel esasları ve hükümleri
gayr-ı tabiî : doğal olmayan
hâkimiyet-i mutlaka : nitelik ve niceliğe bakmaksızın her zaman ve zeminde geçerliliği olan bir egemenlik
himaye : koruma, gözetim
içtihadî : içtihatla ilgili; dinen kesin olarak belirtilmeyen bir konuda Kur’ân ve hadise dayanarak hüküm çıkarmayla ilgili olan
imtisal : emre uyma, itaat etme, yerine getirme
intikal etmek : geçmek, ulaşmak
kudsiyet : kutsallık; Cenâb-ı Hakka mensup ve doğrudan Ona bağlı olma; Kur’ân gibi
lâzım : birbirinden ayrılması mümkün olmayan iki şeyden birinci derecede geleni; meselâ Güneş lâzımdır, gündüz melzumdur. Kur’ân lâzımdır, onun açıklaması olan tefsir melzumdur.
lâzımın lâzımı : lâzımdan ayrı düşünülemeyen ve lâzımdan da önce gelen şey; meselâ Kur’ân için kutsallık, yani Kur’ân’ın Cenâb-ı Hakkın kelâmı olması
mâhiyet : nitelik, özellik
me’haz : kaynak
melzum : birbirinden ayrılmayan iki şeyden ikinci derecede geleni; meselâ, oğul melzumdur, babası lâzımdır (mevlûd-vâlid). Tefsir melzumdur, Kur’ân ise lâzımdır.
mesail-i hilâfiye : ihtilâf mevzuu olan, hakkında farklı görüş belirtilebilen meseleler
mesele-i içtihadiye : dinen kesin olarak belirtilmeyen bir konuda Kur’ân ve hadise dayanarak hüküm çıkartmayla ilgili olan mesele
mezc etme : birleştirme, kaynaştırma, bütünleştirme
muharrik-i vicdan : vicdanı harekete geçiren, faaliyet azmi veren
mukarrer : kesinlik kazanmış; hakkında şüphe olmayan mesele
müçtehidîn : müçtehitler; âyet ve hadislerden hüküm çıkaran büyük İslâm âlimleri
sevk etme : yönlendirme
sünnet : Peygamberimizin söz, fiil ve hareketlerine dayanan yüce prensipler
şeriat : Allah tarafından bildirilen hükümlerin hepsi; İslâmiyet
tabiî : doğal, fıtrî
tebeî : dolaylı, vasıtalı
tefavüt : farklılık
tefsir : Kur’ân’ın açıklaması, izahı, yorumu
teseyyüp : ihmalcilik, kayıtsızlık, tembellik
teveccüh etme : yönelme; yaklaşma
ümmet-i İslâmiye : İslâm ümmeti, bütün Müslümanlar
Yükleniyor...