Cemaat itibarıyla görüyoruz ki, bir şahs-ı muhteris, bir intikamla veya muntakim bir muhalefetle, arzuyu tazammun eden bir fikirle demiş ki, “İslâm parçalanacak veyahut hilâfet mahvolacak.” Sırf o meş’um sözünü doğru göstermek, gururiyetini, enaniyetini, tatmin etmek için, İslâmın perişaniyetini-el’iyazübillah-uhuvvet-i İslâmiyenin boğulmasını arzu eder. Hasmın zulm-ü kâfiranesini, hayale gelemez cerbezeli tevillerle adalet sûretinde göstermek ister. Medeniyet-i hazıra itibarıyla görüyoruz ki, şu medeniyet-i meş’ume öyle gaddar bir düstur-u zulüm beşerin eline vermiş ki, bütün mehasin-i medeniyeti sıfıra indiriyor. Melâike-i kiramın, 1 اَتَجْعَلُ فِيهَا مَنْ يُفْسِدُ فِيهَا وَيَسْفِكُ الدِّمَاءَ ’deki endişelerinin sırrını gösteriyor.

İşte, bir köyde bir hain bulunsa, o köyü mâsumeleriyle imhâ etmek veya bir cemaatte bir âsi bulunsa, o cemaati çoluk çocuğuyla ifnâ etmek veya Ayasofya gibi milyarlara değer mukaddes bir binaya, kanun-u zâlimanesine serfurû etmeyen birisi tahassun etse, o binayı harap etmek gibi, en dehşetli vahşetlere şu medeniyet fetvâ veriyor.

Acaba, bir adam, kardeşinin günahıyla hak nazarında mes’ul olmadığı halde, nasıl oluyor ki, bir karyenin veya bir cemaatin binlerle mâsumları, hiçbir zaman fena tabiatlı ihtilâlciden hâli kalmayan bir şehirde veya bir mahallede bulunan bir serkeş adamın isyanıyla, hiç münasebet olmadığı halde, o mâsumlar mes’ul, belki ifnâ ediliyor?
• • •

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : "Yeryüzünde fesat çıkarıp kan dökecek birisini mi yaratacaksın?" Bakara Sûresi, 2:30.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

adalet : hak sahibine hakkını verme, haksızı terbiye etme ve cezalandırma
adavet : düşmanlık
beşer : insanlık
câmi : içine alıcı, kapsamına dahil eden
caniye : cani; acımasız ve gaddar; cinayet işlemiş olan
celb etme : çekme
cemaat : topluluk; bir dine, mezhebe veya ekole bağlı olanların oluşturduğu topluluk
cerbeze : hakkı bâtıl, bâtılı hak gösterecek derecede aldatma
ekberü’l-kebâir : büyük günahların en büyükleri
el’iyazübillah : “Allah korusun” mânâsında bir ifade
enaniyet : benlik
ene : ben
esbab : sebepler
eşkâl-i habîse : pis ve çirkin şekiller
evsaf : vasıflar, nitelikler
evsaf-ı mâsume : mâsum sıfatlar, günahsız nitelikler
evvelâ : ilk olarak, öncelikle
fesad : bozukluk
fıtraten : yaratılış itibariyle
gururiyet : gururluluk, kibirlilik
hasım : düşman
hilâfet : halifelik; Peygamberimizin vekili olarak din ve dünya işlerinde genel reislik
hodbinlik : kendini görme, kendini düşünme; bencillik
hodendişlik : kendi için kaygılanma, endişe etme; kendini düşünme; bencillik
hodgâmlık : kendi keyfini, istek ve arzularını düşünme; bencillik
hubb-u nefis : kendini sevme, nefse düşkünlük
husumet : düşmanlık
icad etme : meydana getirme, ortaya çıkarma
iktifa etme : yetinme
iktiza etme : gerektirme
inhisar etme : yalnız birşeye ait ve mahsus kılma
inzimam etme : eklenme, katılma
itibariyle : açısından
kâfire : inkârcı; Allah’ın kesin olarak bildirdiği birşeyi inkâr eden
kanun-u İlâhî : İlâhî kanun, Allah’ın koyduğu kanun
kuvâ : güçler, duygular, hisler
mecma-i evsaf-ı masume : masum sıfatların bir araya toplandığı yer
meş’um : kötü, uğursuz
mevsuf : nitelenmiş, nitelikleriyle belirlenmiş
meyl : eğilim, istek ve arzu
meyl-i zulüm : zulüm yapma meyli, eğilimi
muntakim : intikamcı, intikam davası güden
müteaddit : bir çok, çeşitli
müyul : meyiller, eğilimler
perişaniyet : perişanlık, parçalanma ve dağılma
sıfat : nitelik, özellik
şahs-ı muhteris : ihtiraslı, hırs sahibi olan kişi
tabiat-ı zâlimane : zâlim tabiat, zulmeden karakter
tahdit etme : sınırlandırma
tatmin : doyurma, doygunluğa erme
tazammun eden : içine alan
tecavüz etmek : haddi aşmak, saldırmak, (başkasının) hakkına el uzatmak
teşmil etme : genelleme, yaygın hale getirme
tevil : yorum
uhuvvet-i İslâmiye : İslâm kardeşliği
zalûm-u cehûl : çok zâlim ve çok cahil
zulm-ü kâfirane : bir kâfir tarafından yapılabilecek zulüm
âsi : isyan eden, baş kaldıran
beşer : insan, Âdemoğlu
düstur-u zulüm : zulm kanunu, kuralı
fena tabiatlı : kötü özellikleri bulunan, mizac ve karakteri kötü olan
fetvâ verme : hüküm verme; izin verme
gaddar : acımasız; çok fazla gadreden
hak nazarında : hak ve hukuk kurallarına göre; İlâhî adalete göre
hâli kalmayan : boş kalmayan (yani her zaman bir kısım ihtilâlci insanlar bulunan)
harap etmek : yıkıp yok etmek
ifnâ etme : öldürme, yok etme
ifnâ etmek : öldürmek, ortadan kaldırmak
ihtilâlci : ihtilâl yapan, toplumu karıştıran; devrimci
imhâ etme : yok etme, ortadan kaldırma
kanun-u zâlimane : zâlimce kanun
karye : köy
mâsum : suçsuz, günahsız
mâsume : günahsız, suçsuz
medeniyet-i hazıra : şimdiki medeniyet
medeniyet-i meş’ume : kötü, uğursuz medeniyet
mehâsin-i medeniyet : medeniyetin güzellikleri
melâike-i kiram : yüce, şerefli melekler
mes’ul : sorumlu
mukaddes : kutsal, yüce
serfurû etme : boyun eğme, itaat etme
serkeş : başkaldıran, isyan eden
tahassun etme : sığınma
vahşet : ürküntü, korku
Yükleniyor...