Evet, bu millet-i İslâmiye, vatan ve millete bu derece hadsiz istifade temin eden, Kur’ân ve iman hizmetini görülmemiş bir feragat-i nefisle ve fedakârlıklarla yapan bu büyük müellif ve mütefekkirin, bu derece mahkemelerde sürüklendiğine, milyarlar teessüfler yağdırıyor. Vatan ve milletin maslahatı namına haber veriyoruz ki, bu iş bir an evvel neticelendirilmeli ve muhakemelere son verilmelidir. Zira Bediüzzaman’ın yaptığı Kur’ânî hizmet, İslâm dünyası genişliğinde ve cihanşümul bir çaptadır. Bediüzzaman Said Nursî hakkında takdim ettiğimiz gayet yüksek hakikatler ve gayet âli kıymetler, delilsiz değildir, içinde mübalâğa yoktur. Şüphe edenler, henüz hayatta olan Bediüzzaman’ı yakından tanımakla ve Risale-i Nur’u sebat ve devamla ve niyet-i hâlisane ile okumakla farkına varacaklardır ki, biz bu tarihçe-i hayatta naklettiğimiz hakikatleri ifade ederken, söz ve ifadelerimiz çok sönük olmuştur. Hem kendilerinin, ihlâsla, bizden ziyade idrak edecekleri kanaatleri, bütün beşeriyete ilân etmek iştiyakına da sahip olacaklardır.

Bütün dünya mahkemeleri, gizli din düşmanlarının yaptıkları ithamlara nazaran Bediüzzaman’ı mahkûm etmeye çalışsalar, o mahkemeler delile istinad ettikçe, Bediüzzaman’ı mahkûm edemezler!

Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri, İslâmiyet düşmanları tarafından zehirlemelerin hastalıklarıyla daimî yatak içersinde gün geçirmekte ve şöyle demektedir. “Kabir kapısını bekliyorum.” Fakat biz Cenab-ı Haktan bütün kudret ve kuvvetimizle dua ve niyaz ediyoruz ki, o büyük din kahramanına daha çok uzun ömürleri lütuf buyursun. Zira o gibi Kur’ân’ın fedai ve muhlis bir hâdimine, o gibi yüksek bir dâhîye, o gibi büyük bir mütefekkire, o gibi bir hakikat kahramanına, o gibi nazirsiz bir İslâm hakîmine, bütün âlem-i İslâm ve bütün cihan muhtaçtır.
• • •
Afyon mahkemesini tertip ve iftiralarla açtıran gizli dinsizler, Bediüzzaman’ı idam etmek plânını çevirmişlerdir. Bu fevkalâde ehemmiyeti hâiz büyük müdafaat, böyle imhacı zâlim dinsizlere karşı onun, ölümü hiçe sayarak haykırdığı hakikatlerdir. Neticede, temyiz mahkemesi mahkûmiyet kararını nakzetti. Ve aynı mahkeme iki defa Bediüzzaman’a beraat verdi. Nihayet bütün Risale-i Nur Külliyatı ve beşyüze yakın mektuplar bilâkayd ü şart Bediüzzaman’a iade edildi.
• • •
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Emirdağ Hayatı / Sonraki Risale: Isparta Hayatı
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

akîm kalma : başarısız ve sonuçsuz kalma
âlem-i İslâm : İslâm dünyası
âlî : yüce, yüksek
beşeriyet : insanlık
binaen : -dayanarak
burhan : güçlü ve sarsılmaz delil
Cenâb-ı Hak : Hakkın ta kendisi olan sonsuz şeref ve yücelik sahibi Allah
cihan : dünya
tertip : aslı olmayan bir suç düzenleme, dolap çevirme
fevkalâde : olağanüstü
ehemmiyeti hâiz : öneme sahip
müdafaat : savunmalar
imha : yok etme, ortadan kaldırma
Temyiz Mahkemesi : Yargıtay; alt mahkeme kararlarının doğru verilip verilmediğini incelemekle görevli üst makam
mahkûmiyet : hükümlülük, tutukluluk
nakzetme : çürütme, bozma
beraat verme : temize çıkartma, suçsuz bulma, suçsuz olduğunu ilân etme
bilâkayd ü şart : her hangi bir kayıt ve şart altında olmaksızın, kesin olarak
iade edilme : geri verilme
ayn-ı hakikat : gerçeğin ta kendisi
emâre : belirti, işaret
hakikat : gerçek, asıl ve esas
hülâsa : özet, öz
iddianame : savcının bir dava konusunda hazırladığı iddia ve delilleri içine alan yazısı
imanî : imanla ilgili, imana dair
istida : dilekçe
itirazname : itiraz kâğıdı, itiraz dilekçesi
makamat : makamlar
malûm olma : bilinme
mecburiyet tahtında : mecbur kalarak
menzil : ev, yer, mekân
müdafaa : savunma
müddeiumumî : savcı
münzevî : bir köşeye çekilip ibadetle uğraşan, vaktini ibadetle geçiren
nezaret : gözetim
sair : diğer, başka
suret : bir benzeri, kopyası
sükût : sessiz kalma, susma
taharrî : araştırma, arama
tarassut : gözetleme
tereşşuh : sızıntı
cihanşümul : evrensel
dâhî : son derece zeki, dehâ ve hikmet sahibi
daimî : devamlı
fedai : fedakâr; canını esirgemeyen, kendini davasına adayan
fedakârlık : varlığını feda edip her türlü sıkıntılara göğüs gererek dâvası uğruna sebat etme
feragat-i nefis : kendi hakkından vazgeçme, özverili olma
hâdim : hizmetçi, hizmet eden
hakîm : her şeyi hikmetle yapan, bilgili, hikmet sahibi âlim zât
hasr-ı nazar : bakış ve dikkati bir şey üzerinde toplama
hazret : saygıdeğer (saygı ve yüceltme maksadıyla kullanılan bir ifade)
idrak : anlama, kavrama
ihlâs : ibadet ve davranışlarda sadece Allah rızasını gözetme; samimiyet
istinad etme : dayanma
iştiyak : güçlü arzu, istek
ittiham : suçlama
kudret : güç, iktidar
lütuf buyurma : bağışlama
mahkûm etme : cezaya çarptırma
maslahat : fayda, yarar
millet-i İslâmiye : İslâm milleti
muhakeme : yargılama
muhlis : samimi, ihlâslı
mübalâğa : abartı, aşırılık
müellif : telif eden, yazan
mütefekkir : aydın, düşünür, büyük düşünce ve fikir adamı
nakletme : haber verme, aktarma
nazaran : bakarak, –göre
nazirsiz : benzersiz, eşsiz
niyaz : dua, yalvarıp yakarma
niyet-i hâlisane : samimi niyet; her türlü iş ve hareketlerinde yalnızca Allah rızasını gözetme niyeti
sebat : kararlılık
takdim : sunma
tarihçe-i hayat : hayat hikâyesi
teessüf : üzüntü, acı duyma
ziyade : çok, fazla
Yükleniyor...