بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ 1

Aziz, sıddık kardeşlerim; evvelâ: Hiç telâş ve merak etmeyiniz. Hakkımızdaki her hadisede, hem perde altında, hem neticeler itibarıyla, hem rahmet ve inayetin iltifatları ve tebessümleri, hem kader ve kısmetin ve adalet ve şefkatin terbiyeleri var olduğu kat’î ve mükerrer tecrübelerle tahakkuk ettiğinden, biz en acı vaziyet ve sıkıntılara karşı, kemal-i sabır içinde şükretmekle mükellefiz. Ve ciltleri ve derileri soyulan “Cercis Aleyhisselâm” gibi, binler, milyonlar hakikat mücahitlerinin hakaik-i imaniyenin kudsî hizmetinin bir nümunesine mazhar olan Nur şakirtlerinin çektikleri zahmetler, o eski zatların zahmetlerine nispeten binde bir olmaz. Ve ücret ve kazanç cihetinde, inşaallah birdirler ve beraberdirler.

Saniyen: On bir defa bana suikast eden ve dört defa mahkemeleri aleyhimize sevk edip üç defa hapse sokan gizli düşmanlarımızın Nurlar hakkında plânları akîm kaldığından, bütün desiseleriyle, ehemmiyetsiz şahsıma karşı sıkıntı, tecrid-i mutlak ve kimse ile temas etmemek ve damarıma dokundurmakla işkenceler verdirmeye çalışıyorlar. Ben de, o işkencelerin altında inayetin iltifatını görüp tahammül ederek şükrederim. Zannederim, herbirinizden vücutça on derece zayıf ve on derece ziyade sıkıntılarıma karşı tahammülüm, sizin gibi kuvvetli ve âlicenap zatların, küçücük ve geçici ve cüz’î sıkıntılarınızı nazarınızda hiçe indirir diye, daha size tesellî vermeye lüzum görmüyorum.

Salisen: Şimdi, şahsımı çürütmeye çalıştıklarından ve sıktıklarından ve ihanet ettiklerinden dolayı sıkılmayınız. Çünkü, Nurlara ve talebelerine ilişilmediğine bir alâmettir ve tam aldandıklarına bir emaredir. Yani, kıymeti, hüneri şahsımda zannedip beni sıkıyorlar, çürütmek istiyorlar Bu aldanmalarında pek büyük bir maslahat ve Nurlara çok faidesi var. Benim tam yapamadığım vazife-i şahsiyemi ve hizmet-i Nuriyemi bu suretle menfî bir tarzda bana yaptırıyorlar. İnşaallah, o nispette sevap kazandıran kusuratlarıma kefaret olur.

Rabian: Gizli münafıklar, her nasılsa bazı resmî memurları aldatıp, “Said ile görüşen, dost ve Nurcu olur. Kimse temas etmesin” diye onları evhamlandırmışlar. Hattâ, heyet-i idare ve gardiyanlar dahi benden kaçıyorlar. Ben de memnun oluyorum ve bu hale şükrediyorum. Sizlerle sureten görüşmediğimden zararı yok. Çünkü bir hanede maddeten ve mânen ve ruhen ve kalben ve vazifeten ve fikren ve muaveneten daima beraberiz. Mânevî görüşüyoruz, yeter.
Said Nursî
• • •

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Her türlü kusur ve noksandan uzak olan Allah’ın adıyla.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Emirdağ Hayatı / Sonraki Risale: Isparta Hayatı
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

akîm kalma : neticesiz kalma, başarısız olma
alâmet : işaret
âlicenap : yüksek ahlâk sahibi
cihet : yön, taraf
cüz’î : az, ferdî
desise : hile, aldatma
emare : belirti
evhamlandırma : şüphelendirme
fikren : düşünce itibariyle
hane : ev
heyet-i idare : idare heyeti, yönetim kurulu
hizmet-i Nuriye : Risale-i Nur Hizmeti
ihanet : hakaret, aşağılama, küçük görme
iltifat : ilgi, mânevi yardım
inayet : ikram, lütuf; mânevi yardım
inşaallah : Allah izin verirse
kalben : kalbi bakımdan
kefaret : günahın bağışlanmasına vesile
kusurat : kusurlar
maddeten : maddî olarak
mânen : manevî olarak
maslahat : fayda, gaye
menfî : olumsuz, negatif
muaveneten : yardımlaşarak, dayanışma içinde olarak
münafık : iki yüzlü, inanmadığı halde inanmış görünen
nazar : bakış, görüş
nispet : oran
nispeten : göre, kıyasla, oranla
Nurlar : Risale-i Nur’daki nurlu konular
rabian : dördüncü olarak
ruhen : ruhi bakımdan
salisen : üçüncü olarak
saniyen : ikinci olarak
sevk : gönderme, sürme
suikast : kötü kast, komplo ve tuzak kurma
suret : şekil, biçim
sureten : şeklen, görünüşte
tahammül : katlanma, dayanma
talebe : öğrenci
tecrid-i mutlak : tam bir yalnızlık; yalnız başına bırakma
tesellî : acısını hafifletmeye, dindirmeye sebep olacak söz söyleme
vazife-i şahsiye : şahsî vazife, kişisel görev
vazifeten : vazife gereği
ziyade : çok, fazla
Yükleniyor...