Namazını kılıp istikametle hareket ettiği takdirde dünyevî çalışma ve gayretinin âhiret hesabına geçip ebedî saadet ve nurları netice vermesi düşüncesi, ne kadar o vazifeyi iştiyakla severek yapmayı temin edeceği mâlûmdur. İşte bu hakikati, bütün memurlar, san’atkârlar ve esnaf rehber ittihaz etmeli. Ve bu ders, umuma telkin edilmelidir. Bu zikredilen bahis, deryadan bir katre nev’inden Üstadın saymakla bitmeyen millete menfaattar hizmetinden bir cüzdür. İslâmiyete irtica, mü’minlere mürteci diyenlere yazıklar olsun! HAŞİYE
.
.
.
بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ 1

Aziz, sıddık kardeşlerim! Seksen sene ibadetli bir ömrü bahtiyarlara kazandıran Ramazan-ı mübarekte, inşaallah Nur’un şirket-i mânevîsi o kazanca mazhar olacak. Bayrama kadar elden geldiği kadar, Nurcular ihlâs ile birbirinin dualarına mânevî âmin demeli ki, birisi o sekseni kazansa, herbiri derecesine göre hissedar olur. En zayıf ve en ağır yükü bulunan bu hasta kardeşinize elbette mânevî yardım edersiniz...

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah’ın adıyla.
HAŞİYE : Dinî farzlarını yerine getirmek suretiyle dünyevî çalışmaların da bir ibadet hükmüne geçtiğine dair Üstadımızın yanına gelenlere verdiği derslerden birkaç nümune: * 1. Üstadımız Bediüzzaman Hazretleri ile birlikte, birgün, Eskişehir’deki Yıldız Otelinde bulunuyorduk. Şeker fabrikasından yanına gelen birkaç işçi ve ustabaşına kısaca dedi: “Siz farz namazlarınızı kılsanız, o zaman, fabrikadaki bütün çalışmalarınız ibadet hükmüne geçer. Çünkü milletin zarurî ihtiyacını temin eden mübarek bir hizmette bulunuyorsunuz.” * 2. Yine birgün, Eğirdir yolu altında oturmuş, Rehber’i okuyorduk. Tren yolunda çalışan birisi geldi. Ve Üstad, ona da aynı şekilde, feraizi eda edip kebairden çekinmek şartıyla bütün çalışmalarının ibadet olduğunu, çünkü on saatlik bir yolu bir saatte kestirmeye vesile olan tren yolunda çalıştığından, mü'minlere, insanlara olan bu hizmetin boşa gitmeyeceğini, ebedî hayatında sevincine medar olacağını ifade etmiştir. * 3. Yine birgün vaktiyle Eskişehir'de, tayyareciler ve subaylar ve askerlere de aynen şu dersi vermişti. “Bu tayyareler, birgün İslâmiyete büyük hizmet edecekler. Farz namazlarınızı kılsanız, kılamadığınız zaman kaza etseniz, asker olduğunuz için herbir saatiniz on saat ibadet, hususan hava askeri olanların bir saati, otuz saat ibadet sevabını kazandırır. Yeter ki kalbinde iman nuru bulunsun ve imanın lâzımı olan namazı ifa etsin.” * 4. Hem Barla, hem Isparta, hem Emirdağ'da çobanlara derdi: “Bu hayvanlara bakmak büyük bir ibadettir. Hattâ bazı Peygamberler de çobanlık yapmışlar. Yalnız, siz farz namazlarınızı kılınız, tâ hizmetiniz Allah için olsun.” * 5. Yine birgün, Eğirdir’de elektrik santralının inşasında çalışan amele ve ustaya, “Bu elektriğin umum millete büyük menfaati var. O umumî menfaattan hissedar olabilmeniz için, farzınızı kılınız. O zaman bütün sa’yiniz, uhrevî bir ticaret ve ibadet hükmüne geçer” demiştir. Bu neviden on binler misaller var.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Denizli Hayatı / Sonraki Risale: Afyon Hayatı
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âmin : “Allah’ım kabul eyle”
aziz : çok değerli, izzetli, saygın
bahis açma : söz etme
bahtiyar : talihli, mutlu
derd-i maişet : geçim derdi
elem : acı, keder, sıkıntı
erkân : ileri gelenler
evvelâ : ilk önce, birinci olarak
fedakârane : fedakar şekilde
galebe etme : üstün gelme
hakikat : doğru, gerçek
hâkim : hükmeden, idareci
hâlis : içten, katıksız, samimî
halt etme : karıştırma, uygunsuz iş yapma
hissedar : ortak, pay sahibi
hiss-i nefs-i cisim : bedene ait duygu
ihlâs : ibadet ve davranışlarda sadece Allah rızasını gözetme; samimiyet
inşaallah : Allah’ın izniyle
itaat : emre uyma
izhar : gösterme, açığa çıkarma
mazhar : nail olma, erişme
mecburiyet : zorunlu olma
meşveret : işlerin istişâre (danışıp görüşme) yoluyla halledilmesi
mukaddesat : mukaddes olan şeyler, kutsal değerler
müstebit : diktatör, baskıcı
nazar : bakış, görüş
nefis : insanı daima kötülüğe, maddî zevk ve isteklere sevk eden duygu
nüsha : yazılı bir şeyden çıkarılan kopya
Ramazan-ı mübarek : bereketli Ramazan ayı
sadık : bağlı, doğru
sıddık : çok doğru, sadakatli, gönülden bağlı
şan ü şeref : şan ve şeref
şiddet-i ihtiyac : ihtiyacın şiddeti, şiddetli ihtiyaç
şirket-i mânevî : mânevî şirket
şirket-i mâneviye : dine ve imana yapılan toplu hizmetlerle ortaya çıkan mânevî şirket, ortaklık
tahakkuk etme : gerçekleşme, anlaşılma
tamah : açgözlülük, hırs
telkin : fikir aşılama, öğüt verme
zaruret : zorunluluk, gereklilik
cüz : parça
derya : deniz
ebedî : sonu olmayan sonsuz
eda etme : yapma, işleme; bir işi zamanında yerine getirme
esnaf : ticaret vb. meslek sahipleri
farz : Allah ve Peygamber tarafından yapılması kesinlikle emredilen şeyler
feraiz : farzlar
hakikat : gerçek, doğru
haşiye : dipnot, açıklayıcı not
hissedar olma : pay alma, pay sahibi olma
ifa etme : ödeme, yapma, yerine getirme
irtica : gericilik
ittihaz : edinme, kabul etme
katre : damla
kaza etme : vaktinde yerine getirilemeyen bir şeyi daha sonra yapma
kebair : büyük günahlar
medar olma : sebep olma
menfaattar : faydalı, yararlı
mü’minler : Allah'a ve Allah'ın kesin olarak bildirdiği herşeye inanıp iman eden kimseler
mübarek : hayırlı, bereketli
mürteci : gerici, gericiliği savunan
nev’ : tür
nümune : örnek, misal
Rehber : kılavuz; burada Risale-i Nur'da yer alan Kur'ân ve iman meselelerinden bazı bölümlerin derlemesinden oluşan Gençlik Rehberi isimli kitap kastediliyor
sa’y : çalışma, emek
san’atkâr : san’at eseri ortaya koyan kimse
suret : şekil, biçim
tayyare : uçak
telkin : bir fikir ve düşünceyi anlatma, zihinde yer ettirme
temin etme : elde etme, sağlama
uhrevî : âhiretle ilgili, âhirete ait
umum : genel, bütün
vesile olma : aracı olma, sebep olma
zarurî : zorunlu, mecbur olarak
Yükleniyor...