Benim beğenmediğim bir şöhret-i kâzibemden istifade edip, hiç hatır ve hayalimize gelmeyen entrikalarla başımıza Menemen hadise-i vak’asının bir mevhum taklidini geçirdiler. Hem millete, hem hükûmete, hem mâsum, mevkuf birçok efrad-ı millete büyük zarar verdiler. Şimdi yalanları meydana çıktıkça, kurdun keçiye bahane bulması nev’inden bahaneler bulup, memurîn-i adliyeyi şaşırtmak istiyorlar. Adliye memurlarının bu meselede çok dikkate ve ihtiyata muhtaç olduklarını müdafaa-i milliye hukukum noktasında hatırlatıyorum. Asıl itham edilecek onlardır ki, hükûmetin bazı erkânına dalkavukluk edip ve sahtekârlıkla, bir yalancı cemiyet maskesi altında, bazı safdil mâsumları, biçareleri tehyiç ederek küçük bir hâdise çıkarır; sonra şeytan gibi habbeyi kubbe gösterip hükûmeti şaşırtır, çok mâsumları ezdirir, memlekete büyük zarar verir, kabahati başkalara yükler. İşte bu meselemiz aynen böyledir.

Üçüncü madde: Hükûmetin daireleri içinde en ziyade hürriyetini muhafaza etmeye ve tesirat-ı hariciyeden en ziyade bîtarafane, hissiyatsız bakmakla mükellef olan, elbette mahkemedir. Ben mahkemenin hürriyet-i tâmmesine istinaden, hürriyetle, hukuk-u hürriyetimi bu suretle müdafaa etmeye hakkım vardır.

Evet, her yerde adliyede mal ve can meseleleri var. Eğer hâkim şahsî hiddet edip bir katili katletse, o hâkim katil olur. Demek adliye memurları, hissiyattan ve tesirat-ı hariciyeden bütün bütün âzade ve serbest olmazsa, sureten adalet içinde müthiş günahlara girmek ihtimali var.

Hem cânilerin ve kimsesizlerin ve muhaliflerin dahi bir hakkı var. Ve hakkını aramak için, gayet bîtarafane bir merci isterler.

Adalet noktasından tarafgirlik fikrini verip, adaletin mahiyetini zulme çeviren, hakkımda sarf edilen bir tâbirdir ki, Isparta’da ve burada bazı isticvablarda ismim Said Nursî iken, her tekrarında Said Kürdî ve bu Kürt diye beni öyle yâd ediyorlar.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Barla Hayatı / Sonraki Risale: Kastamonu Hayatı
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âhiret : öteki dünya, öldükten sonraki ebedî hayat
âzâde : serbest, kayıtsız
biçare : çaresiz
bîtarafane : tarafsız
câni : katil, cinayet işleyen
cemiyet : topluluk, dernek
dalkavukluk : yalakalık
efrad-ı millet : milletin fertleri, vatandaşlar
entrika : dalavere, dolap çevirme
erkân : ileri gelen kimseler
habbeyi kubbe göstermek : bir şeyi aşırı bir şekilde abartmak, büyütmek
hadise-i mazlume : haksız olay
hâkim : yargıç
hamiyet-i milliye : milli duygu ve hislerin muhafaza edilmesi için gösterilen çaba
hiddet : öfke
hissiyat : duygular, hisler
hissiyatsız : hislere kapılmadan objektif davranma
hukuk : haklar
hukuk-u hürriyet : özgürlük hakkı
hükûmet : idare, yönetim
hürriyet : serbestlik, bağımsızlık
hürriyet-i tâmme : tam bir hürriyet, serbestlik
ihtiyat : önlem alma, tedbirli hareket etme
isticvab : sorguya çekme
istinaden : dayanarak
itham : suçlama
katl : öldürme
mahiyet : nitelik, özellik
memurîn-i adliye : adliye memurları
merci : başvurulacak, sığınılacak yer
mevhum : gerçekte olmadığı halde var sayılan
mevkuf : tutuklanmış, tutuklu
muhafaza : koruma
muhalif : aykırı, karşıt
müdafaa : mahkeme huzurunda yapılan savunma
müdafaa-i milliye : millî savunma
mükellef : yükümlü
nev’ : tür
safdil : saf kalpli, kolay aldanan
Said Nursî/Said Kürdî : Bediüzzaman Said Nursî
sarf : kullanma
suret : biçim, şekil
sureten : şeklen, görünüşte
şöhret-i kâzibe : geçici, yalancı şöhret
tâbir : ifâde, anlatma
tarafgirlik : taraftarlık
tehyiç : heyecanlandırma, harekete geçirme
tesirat-ı hariciye : dıştan gelen tesirler, etkiler
yâd : anma
ziyade : çok
Yükleniyor...