Salisen: Eğer, kabir kapısı kapansaydı ve insan dünyada lâyemût kalsaydı, o vakit vazifeler yalnız askerî ve idarî ve resmî olurdu. Madem hergün lâakal otuz bin şahit, cenazeleriyle el-mevtü hakkun dâvâsını imza ediyorlar; elbette dünyaya ait vazifelerden daha ehemmiyetli imanî vazifeler var. İşte Risale-i Nur o vazifeleri Kur’ân’ın emriyle ifa ediyor. Madem Risale-i Nur âmirinin, hâkiminin kumandanı olan Kur’ân, üç yüz elli milyona hükmedip talimat yaptırıyor ve hergün lâakal beş defa, beşten dördünün ellerini dergâh-ı İlâhiyeye açtırıyor ve bütün camilerde, cemaatlerde, namazlarda, kudsî ve semavî fermanlarını hürmetle okutturuyor; elbette onun hakikî tefsiri ve o güneşin bir nuru ve onun bir memuru olan Risale-i Nur, o vazife-i imaniyesini, biiznillâh, sadmelere uğratmayarak görecektir. Öyleyse, ehl-i dünya ve ehl-i siyaset, onunla mübareze değil, belki ondan istifade etmeye pek çok muhtaçtırlar.

Evet, şu tılsım-ı kâinatın muğlâkını keşfeden ve mevcudatın nereden nereye ve ne olacaklarının tılsımını açan Risale-i Nur’un eczalarından Yirmi Dokuzuncu Söz ve tahavvülât-ı zerratın muammâsını keşfeden Otuzuncu Söz ve kâinatta mütemadiyen fena ve zeval içindeki faaliyet ve hallâkıyet-i umumîye tılsım-ı acîbini hal ve keşfeden Yirmi Dördüncü Mektup ve tevhidin en derin ve en mühim muammasını keşf ve hal ve izah eden ve haşr-i beşerî bir sinek ihyası kadar kolay olduğunu ispat eden Yirminci Mektup ve tabiatperestlerin fikr i küfrîlerini esasıyla bozan ve tahrip eden Tabiat Risalesi namındaki Yirmi Üçüncü Lem’a gibi Risale-i Nur’un çok cüzleri var. Bunların yalnız birisindeki muammâkeşfeden bir âlim, bir edip, bir profesör, hangi hükûmette olsa, takdirle mükâfat ve ikramiye verileceğini, bu risaleleri dikkatle mütalâa eden tasdik eyler.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Barla Hayatı / Sonraki Risale: Kastamonu Hayatı
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âmir : emreden, idareci
biiznillâh : Allah’ın izniyle
cüz : bölüm, kısım
dâvâ : bir hakikatin insanlara ulaştırılması misyonu
dergâh-ı İlâhiye : Allah’ın yüce katı, makamı
ecza : cüzler, parçalar, bölümler
edip : edebiyatçı
ehl-i dünya : dünyaya dalıp âhireti düşünmeyenler; her şeylerini dünya hayatına feda edenler
ehl-i siyaset : siyaset mesleğinde olanlar
el-mevtü hakkun : ölüm haktır, gerçektir
fenâ : gelip geçicilik, ölümlülük
ferman : buyruk, emir
fikr-i küfrî : küfür ve inkâra dayalı düşünce
hakikî : asıl, gerçek
hâkim : hükmeden, hakimiyeti altında bulunduran
hal : çözme
hallâkıyet-i umumiye : bütün varlıklar âleminde gözlemlenen Allah’ın yaratıcılık özelliği
haşr-i beşerî : insanların öldükten sonra âhirette yeniden diriltilip Allah’ın huzurunda toplanması
hükûmet : idare, yönetim
ifa : yerine getirme
ihyâ : diriltme, hayat verme
istifade : faydalanma, yararlanma
kâinat : evren
keşf : gizli bir şeyi açığa çıkarma
kudsî : her türlü kusur ve noksandan uzak, kutsal
lâakal : en az
lâyemut : ölümsüz
lem’a : parıltı
mevcudat : varlıklar
muammâ : anlaşılması ve çözülmesi zor olan sır
mübareze : karşı koyma, çarpışma
mütemadiyen : sürekli olarak
nam : ad, isim
sadme : çarpma, ansızın başa gelen ve sarsan belâ, felâket
salisen : üçüncü olarak
semâvî : İlâhî, vahye dayanan
tabiatperest : her şeyin tabiatın tesiriyle meydana geldiğini iddia eden, tabiata tapan
tahavvülât-ı zerrât : atomların değişim, dönüşüm ve hareketleri
tahrip : yıkıp yok etme, bozma
talimat : eğitme, eğitim verme
tefsir : açıklama, yorum; Kur’ân-ı Kerimi mânâ bakımından açıklayan, yorumlayan kitap
tevhid : birleme; her şeyi bir olan Allah’a verme
tılsım : sır, gizem
tılsım-ı acîb : insanları hayrette bırakan ve şaşkına çeviren sır, gizem
tılsım-ı muğlâk : anlaşılması zor sır, gizem
ulema : âlimler
vazife-i imaniye : iman vazifesi; iman hakikatlerinin muhtaç gönüllere ulaştırılması görevi
zeval : geçip gitme, sona erme
ziyade : çok
Yükleniyor...