Van’da bulunduğu vakit, merhum Vali Tahir Paşa, Avrupa kitaplarını tetebbu ederek kendisine sualler tertip edip sorardı. Bunların hiçbirisini görmediği ve Türkçeyi de yeni konuşmaya başladığı halde, cevabında tereddüt etmezdi. Birgün kitapları görür ve Tahir Paşanın bunlardan sual tertip ettiğini anlayarak az bir zamanda kitapların muhtevasını elde eder.

O zamanda en büyük gaye ve düşüncesi, Mısır’daki Câmiü’l-Ezher’e mukabil Bitlis ve Van’da “Medresetü’z-Zehra” isminde bir darülfünun vücuda getirmekti. Bu teşebbüsünü kuvveden fiile çıkarmak niyetinde olup bunu tasarlıyordu.

Van’da yaz zamanlarını, Bâşit ve Beytüşşebab namındaki yaylâlarda geçiriyordu. Birgün Tahir Paşaya, mezkûr dağların başında Temmuz’da bile buz bulunduğunu söyler. Tahir Paşa itiraz eder ve “Temmuz’da kat’iyen oralarda buz bulunmaz” iddiasında bulunur. Yaylâda iken birgün bunu hatırlayarak Tahir Paşaya yazdığı ilk Türkçe mektubunda der: “Ey Paşa! Bâşit başında buz tuttu. Görmediğin şeyi inkâr etme. Herşey senin malûmatında münhasır değildir, vesselâm.”

Molla Said, aşiretler arasında olan herhangi bir geçimsizliği işitince hemen müdahale ederek, irşad yoluyla her iki tarafı da derhal barıştırırdı. Hattâ hükûmetin bile barıştırmaktan âciz kaldığı Şeker Ağa ile Mîran Reisi Mustafa Paşayı barıştırdı. Ve Mustafa Paşaya, “Daha tevbe etmedin mi?” diye sorunca, Mustafa Paşa da cevaben, “Seydâ! Ne söylerseniz, sözünüzden çıkmam” demiştir.

Mustafa Paşa, at ile para teberru etmek ister. Bediüzzaman reddederek, “Şimdiye kadar kimseden para almadığımı işitmediniz mi? Bahusus sizin gibi zâlimden nasıl para alırım? Ve siz galiba tevbenizi bozdunuz. Şu takdirde Cezire’ye ulaşamazsınız” demiştir.

Ve hakikaten Cezire’ye yetişmeden yolda öldüğünü haber alır.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Giriş / Sonraki Risale: Barla Hayatı
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âciz : güçsüz, elinden bir şey gelmeyen
bahusus : özellikle
cebir : matematiğin meselelerini denklemlere çevirerek çözen kolu
cevaben : cevap olarak
darülfünun : üniversite
hakikaten : gerçekten
harikulâde : olağanüstü, şaşırtıcı şekilde
hükûmet : idare, yönetim
irşad : doğru yolu gösterme
kat’iyen : kesin olarak
kuvveden fiile çıkarma : bir düşünceyi veya potansiyeli hayata geçirme
malik : sahip
malûmat : bilgiler
merhum : vefat eden bir kişinin ardından söylenen ve “Allah’ın rahmetine kavuşmuş, rahmete ermiş” anlamında kullanılan ifade
mezkûr : anılan, sözü geçen
Molla Said : Bediüzzaman Said Nursî
muhteva : içerik
mukabele : karşılık
mukabil : karşılık
münhasır : sadece bir şeye ait, bir şeyle sınırlı
müşkil : zor, güç
namında : adında
riyaziye : hesap ilmi, matematik
Seydâ : Said Efendi
sür’at-i intikal : çabuk anlama ve kavrama
teberru etme : bağışta bulunma
tertip etme : düzenleme
tetebbu etme : araştırıp inceleme, derinliğine inceleyip tanıma
vesselâm : işte bu kadar, bundan sonra selâm
vücuda getirmek : oluşturmak, meydana getirmek
zihnen : zihin aracılığıyla, zihinle
Yükleniyor...