Sâhibünnur olan Bediüzzaman’ımız! Zât-ı Nuriyelerinizin, abd-i aciz, can ve gönülden dostunuzum. Bu dostluğum, gelip geçici, zevale mahkûm dostluklardan değildir. Âlem-i mânâda, bezm-i ezel-i elestüdeki fıtrat-ı zâtiyelerimizden müntakil dostluk olduğu gibi, âlem-i şuhudumuzda bir yarım asra tekarrüp buyuran etvar ve akval ve harekât ve sekenatınızdan ve bu müddet zarfında devr-i istibdat ve Meşrutiyet ve Cumhuriyette birbirinden beter iptilâ ve imtihan ve çilelerinizden ve tevarih-i muhtelifede âzamî ağır şerait dairesinde divan-ı harb ve sair muhakemelerinizden ve meydan-ı gazalarda harp ve darpler ve meydan-ı ilimde akran ve emsalinize faik mübahesat ve münakaşat-ı ilmiye ve intişar buyuran âsâr-ı celile ve cemilelerinizden; ihlâsa makrun a’mâl-i sâliha ve efkâr-ı nuriyelerinizden, cihad-ı asgar ve ekberlerinizin seyir ve temaşa ve tilâvetinden aldığım ders-i ibret ve hikmetler, zât-ı ekmelinize olan kadim dostluğumu her an arttırdı, son derece tarsin ve tahkim buyurdu, aşka, vecde getirdi.

Bu aşk ve şevkle Sultan Hamid zamanından beri zâtınızın ve Nur talebelerinizin hukuk-u umumiye ve hususiyelerinizin hasbeten lillâh müdafaa ve muhafaza ve himayesi için, yakından uzaktan, karınca kudretince, dostluk vecibelerini mânen-maddeten îfada kusur etmemeye âzamî çalıştım, çalışıyorum ve çalışacağım. Bu halime Hak ve halk ve Nur talebelerinizin bir kısm-ı mühimmi âgâhtırlar.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Afyon Hayatı
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

a’mâl-i sâliha : dince makbul olan iyi, güzel ve faydalı işler
abd-i âciz : Allah'ın âciz ve zayıf kulu
akran : yaşıt, yaşıtlar
akval : sözler, konuşmalar
âlem-i kevn : varlık âlemi
âlem-i mânâ : mânâ âlemi, madde ötesi âlem
âlem-i şuhud : görünen âlem, dünya
âsâr-ı celile ve cemile : güzel ve kıymetli eserler
asr : yüzyıl
âzamî : en fazla, en çok
bezm-i ezel-i elestü : Cenab-ı Hak ezelde ruhları yarattığında, “Ben Rabbiniz değil miyim?” şeklindeki soruya bütün ruhların, “Evet Sen Rabbimizsin” diye cevap vermeleri ânı; “Elest meclisi” veya “Bezm-i elest” şeklinde de ifade edilir.
cihad-ı asgar ve ekber : nefis mücadelesi olan en büyük cihat ve silahlı mücadele olan küçük cihat
darp : vurma, dövme
ders-i ibret ve hikmet : hikmet ve ibret dersi
devr-i istibdat : baskı ve zulüm dönemi
Divan-ı Harb : Sıkı Yönetim Mahkemesi
efkâr-ı nuriye : nurlu, aydın fikirler, düşünceler
ehl-i insan ve İslâm : gerçek insan ve Müslüman olanlar
emsal : benzerler; aynı yaş ve konumda olanlar
eşhedü billâh ilâ âhiri’d-devran : “son nefese kadar Allah'ın varlığına ve birliğine şehadet ederim”
etvar : tavırlar, haller
faik : üstün
fıtrat-ı zâtiyelerimiz : kendimize ait asıl mizacımız, yaratılışımız
hariç : dış
harp : savaş
hasbeten lillâh : Allah rızası için, Allah yolunda, karşılık istemeksizin
himaye : koruma
hukuk-u umumiye ve hususiye : kişisel ve genel haklar
ihlâs : samimiyet; ibadet ve davranışlarda sadece Allah’ın rızasını gözetme
ins ve cin : insanlar ve cinler
intişar : yayılma, yayınlama
iptilâ : deneme, imtihan, sınav
kadim : eski
kudret : güç, iktidar
maddeten : maddî olarak
makrun : kavuşmuş, birlikte, beraber
mânen : mânevi olarak
meydan-ı gaza : savaş meydanı
meydan-ı ilim : ilim sahası
muhafaza : koruma
muhakeme : yargılanma, yargılama
mübahesat ve münakaşat-ı ilmiye : ilmî tartışma ve konuşmalar
müntakil : intikal eden, sürüp gelen
Sâhibünnur : Risale-i Nur'un müellifi ve sahibi; Kur'ân'dan aldığı ders, feyz, ilim ve faziletle insanları aydınlatan nur sahibi Üstad Bediüzzaman Said Nursî
sair : diğer
sekenat : oturumlar; bir yerde kalıp ikamet etme halleri
şahid-i dâimî ve ebedî : sonsuz ve dâimî şahit, tanık
şerait : şartlar
şevk : büyük arzu, istek
tahkim : kuvvetlendirme
tarsin : sağlamlaştırma, güçlendirme
tekarrüp : yaklaşma
temaşa : ibretle seyretme, hoşlanarak bakma
tevarih-i muhtelife : farklı tarihler, zamanlar
tilâvet : okuma
vecd : coşku
vecibe : borç, zorunlu vazife, görev
zarfında : içinde
zât-ı ekmel : mükemmel, olgun ve üstün zât, kimse
zât-ı Nuriyeleriniz : nurlu zâtınız
zeval : kaybolma, gelip geçici olma
Yükleniyor...