Medresetü’z-Zehrânın bu muazzam faaliyeti, zemin yüzünde bahar mevsiminde olan İlâhî ve muazzam neşir gibi sessiz, gürültüsüz, şâşaasız, gösterişsiz ve mütevazi, fakat muazzam bir şekilde cereyan etmektedir. Fıtraten acûl olan insanoğlu, âlemde hâkim olan kanun-u İlâhîyi düşünmeyerek, her meselenin istediği vakitte hallolunmasını istiyor; küçük dairelerdeki vazifelerini atlayıp, büyük dairelere sapıyor.

Tohumları atılmış ve sümbül vaktine gelmiş olan Risale-i Nur’un yetiştirdiği hakikî imanlı zatlar, inşaallah yakın zamanda âlem-i İslâma birer nümune-i imtisal olup nur-u hidayeti göstereceklerdir.

Ankara Üniversitesi Nur talebeleri namına
Abdullah
• • •
Ankara’da Nurları neşretmek nimet-i uzmâsına nail olmuş büyük bir âlim ve ehl-i kalb bir zatın Üstada yazdığı bir mektuptur.

Sahibü’l-ihlâs ve’n-nur ve’l-kemal ve’l-irşad, mücahid-i ekber Bediüzzaman Hazretleri,

Meydan-ı iptilâ ve imtihana lillâh ve fillâh için atıldığınız andan bu ana kadar, hukukullah ve hukuk-u ibadın müdafaa ve muhafazasına leyl ü nehar, Hak ve halk huzurunda, zâtınıza has kudret-i ilmiye ve kemaliye ve nuriye ve irşadiyelerinizle fevkalâde ağır şerait dairesinde lâyenkatı denecek derece sa’y ü gayret ve himmetle çalıştığınıza, melek, felek, Arş, Kürsî, Levh, Kalem 1 , arz, semavat, âlem-i kevn, ins ve cin ve hariçteki ehl-i insan ve İslâm ve bu abd-i âciz, “eşhedü billâh ilâ âhiri’d-devran” şahid-i dâimî ve ebedîyiz.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Ebû Davûd, Sünnet:16; Tirmizî, Kader:17, Tefsiru Sûre:68; Müsned, 5:217.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Afyon Hayatı
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

acûl : çok aceleci olan, acele davranan
âlem-i İslâm : İslâm dünyası
Arş : Allah’ın büyüklük ve yüceliğinin ve her şeyi kuşatan sınırsız egemenliğinin tecelli ettiği yer
arz : dünya
cereyan : akım, hareket
a’mâl-i sâliha : dince makbul olan iyi, güzel ve faydalı işler
abd-i âciz : Allah'ın âciz ve zayıf kulu
akran : yaşıt, yaşıtlar
akval : sözler, konuşmalar
âlem-i kevn : varlık âlemi
âlem-i mânâ : mânâ âlemi, madde ötesi âlem
âlem-i şuhud : görünen âlem, dünya
âsâr-ı celile ve cemile : güzel ve kıymetli eserler
asr : yüzyıl
âzamî : en fazla, en çok
bezm-i ezel-i elestü : Cenab-ı Hak ezelde ruhları yarattığında, “Ben Rabbiniz değil miyim?” şeklindeki soruya bütün ruhların, “Evet Sen Rabbimizsin” diye cevap vermeleri ânı; “Elest meclisi” veya “Bezm-i elest” şeklinde de ifade edilir.
cihad-ı asgar ve ekber : nefis mücadelesi olan en büyük cihat ve silahlı mücadele olan küçük cihat
darp : vurma, dövme
ders-i ibret ve hikmet : hikmet ve ibret dersi
devr-i istibdat : baskı ve zulüm dönemi
Divan-ı Harb : Sıkı Yönetim Mahkemesi
efkâr-ı nuriye : nurlu, aydın fikirler, düşünceler
ehl-i insan ve İslâm : gerçek insan ve Müslüman olanlar
emsal : benzerler; aynı yaş ve konumda olanlar
eşhedü billâh ilâ âhiri’d-devran : “son nefese kadar Allah'ın varlığına ve birliğine şehadet ederim”
etvar : tavırlar, haller
faik : üstün
fıtrat-ı zâtiyelerimiz : kendimize ait asıl mizacımız, yaratılışımız
hariç : dış
harp : savaş
hasbeten lillâh : Allah rızası için, Allah yolunda, karşılık istemeksizin
himaye : koruma
hukuk-u umumiye ve hususiye : kişisel ve genel haklar
ihlâs : samimiyet; ibadet ve davranışlarda sadece Allah’ın rızasını gözetme
ins ve cin : insanlar ve cinler
intişar : yayılma, yayınlama
iptilâ : deneme, imtihan, sınav
kadim : eski
kudret : güç, iktidar
maddeten : maddî olarak
makrun : kavuşmuş, birlikte, beraber
mânen : mânevi olarak
meydan-ı gaza : savaş meydanı
meydan-ı ilim : ilim sahası
muhafaza : koruma
muhakeme : yargılanma, yargılama
mübahesat ve münakaşat-ı ilmiye : ilmî tartışma ve konuşmalar
müntakil : intikal eden, sürüp gelen
Sâhibünnur : Risale-i Nur'un müellifi ve sahibi; Kur'ân'dan aldığı ders, feyz, ilim ve faziletle insanları aydınlatan nur sahibi Üstad Bediüzzaman Said Nursî
sair : diğer
sekenat : oturumlar; bir yerde kalıp ikamet etme halleri
şahid-i dâimî ve ebedî : sonsuz ve dâimî şahit, tanık
şerait : şartlar
şevk : büyük arzu, istek
tahkim : kuvvetlendirme
tarsin : sağlamlaştırma, güçlendirme
tekarrüp : yaklaşma
temaşa : ibretle seyretme, hoşlanarak bakma
tevarih-i muhtelife : farklı tarihler, zamanlar
tilâvet : okuma
vecd : coşku
vecibe : borç, zorunlu vazife, görev
zarfında : içinde
zât-ı ekmel : mükemmel, olgun ve üstün zât, kimse
zât-ı Nuriyeleriniz : nurlu zâtınız
zeval : kaybolma, gelip geçici olma
ehl-i kalb : kalb ehli, kalbiyle mânevî olarak ilerleme kaydeden
faaliyet : çalışma, hareket
felek : gök, gök katı
fevkalâde : olağanüstü
fıtraten : yaratılış olarak, yaratılıştan
Hak : varlığı hak ve gerçek olan, her şeyi hakkıyla yaratan ve her hakkın sahibi olan Allah
hakikî : gerçek
hâkim : egemen
hazret : saygıdeğer (saygı ve yüceltme maksadıyla kullanılan bir ifade)
himmet : ciddi gayret ve yardım
hukuk-u ibâd : kul hakları
hukukullah : Allah’a ait haklar, kamu hakları
İlâhî : Allah tarafından olan
irşad : hak ve doğru yolu gösterme
Kalem (kalem-i kudret ve kader) : ilk varlık olarak yaratılan ve Allah’ın takdir ettiği şeyleri yazan kader ve kaza kalemi
kanun-u İlâhî : Allah'ın kanunu
kemal : olgunluk, mükemmellik
kudret-i ilmiye : ilmî güç ve iktidar
Kürsî : Arşın altındaki sema tabakası; Allah’ın hükümranlığı ve ilminin tecellî ettiği yer
lâyenkatı : kesintisiz
Levh (Levh-i Mahfuz) : her şeyin bütün ayrıntılarıyla yazıldığı manevî kader levhası
leyl ü nehar : gece ve gündüz
lillâh ve fillâh : Allah için ve Allah yolunda
meydan-ı iptilâ ve imtihan : tecrübe ve imtihan meydanı
muazzam : azametli, büyük
mücahid-i ekber : din uğrunda çalışan büyük mücahid
mütevazi : alçak gönüllü
nail : erişme, kavuşma
nam : ad
neşir : yayma, yayımlama; bahar mevsiminde bütün varlıkların Allah'ın izniyle yeryüzüne yayılmaları
neşr : yayma, yayımlama
nimet-i uzmâ : büyük nimet
nur-u hidayet : hak ve doğru yolu gösteren nur, ışık
nümune-i imtisal : uyulup örnek alınacak model
sa’y ü gayret : çalışma ve gayret
sahibü’l-ihlâs ve’n-nur ve’l-kemal ve’l-irşad : ihlâs, nur, kemâl ve irşad sahibi
semavat : gökler, semâ âlemleri
şâşaa : gösteriş, göz alıcılık
şerait : şartlar
uhuvvet : kardeşlik
zemin yüzü : yeryüzü
Yükleniyor...