HAŞİYE İntibaha gelmiş olan ehl-i medrese vâkıf oluyorlar ki, eski zamanda medrese usulüyle on beş senede elde edilebilen imanî ve İslâmî netice, bu zamanda, Risale-i Nur’la on beş haftada elde edilebiliyor. Üstadımız buyuruyorlar ki: “Bir sene Risale-i Nur derslerini anlayarak ve kabul ederek okuyan kimse, bu zamanın mühim ve hakikatli bir âlimi olabilir.”

Risale-i Nur, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm Efendimizin nuranî meşrebini ve Sahabe-i Kirâmın âlî seciyesini beyan eden bir nur ve feyiz hazinesidir. İşte bu mezkûr vaziyet, bugünkü dünyaya tap taze, nuranî bir hayat ve yepyeni bir veçhe vererek şu hakikati gösteriyor ki: Çoktandır birbirine muarız zannedilen ehl-i mekteple ehl-i medreseyi ve ehl-i tekyeyi, Risale-i Nur tevhid ve telif ediyor. Hem de, muaraza halinde olan şarkla garbı barıştırıyor. İttihad-ı İslâmı meydana getirmek için çalışan ehl-i İslâma yegâne çarenin Risale-i Nur olduğu, mütehassıs zatlar tarafından kabul ve tasdik edilmektedir. Hem, bugünkü dünyadaki ihtilâfları halledecek olan, aklen, fikren terakki etmiş yirminci asır insanlarına hak ve hakikati anlatabilecek yep yeni bir ilmî keşfiyatı ve bir teceddüdü Amerika’da, Avrupa’da, hususan Almanya’da taharrî eden cereyanlar meydana gelmiş; eğer idrak edebilirler ve görebilirlerse, işte Risale-i Nur Külliyatı...

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

HAŞİYE : Yetmiş-seksen senelik bir seyr-i sülukle kutbiyete ve gavsiyete erişen pek ender zatların bir noktaya kadar gidip “Burası müntehâdır, ilerisine gidilmez” dedikleri mertebeleri, Bediüzzaman, Kur’ân’dan bulduğu bir yolla, ilimle daha ilerisine gittiğini, Arabî Mesnevî-i Nuriye mecmuasını mütâlâa eden zatlar söylüyorlar. Büyük bir şaheser olan bu Arabî eseri mütalâa eden o müdakkik ehl-i ilim, “Bu eserdeki çok derin ve pek ince ve gayet derecede yüksek hakikatlerden ne kadar istifade edebilsek bize kârdır” diyorlar.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Afyon Hayatı
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

Aleyhissalâtü Vesselâm : Allah’ın salât ve selâmı onun üzerine olsun
âlî : yüce, yüksek
Arabî Mesnevî-i Nuriye : Risale-i Nur’da yer alan ve Arapça olarak yazılan bir eser
Arabî : Arapça
cereyan : akım, hareket
ehl-i ilim : ilim ehli, âlimler
ehl-i İslâm : Müslümanlar
ehl-i medrese : medrese hoca ve öğrencileri
ehl-i mektep : mektepliler, okuyan kesim, üniversite çevreleri
ehl-i tekke : İlâhî hakikatlere ulaşmak için bir şeyh gözetiminde belli bir yol takip eden ve bu gayeyle bir araya gelip ibadet ve zikirle meşgul olan kimseler
ender : çok nadir
feyiz : bereket, bolluk
garp : batı
gavsiyet : en yüksek velilik mertebesinde ve makamında olma
hak : doğru ve gerçek
hakikat : esas, gerçek
haşiye : dipnot, açıklayıcı not
hususan : bilhassa, özellikle
ihtilâf : anlaşmazlık, uyuşmazlık
imanî : imanla ilgili, imana dair
intibah : uyanma
ittihâd-ı İslâm : İslâm birliği
keşfiyat : keşifler; icat ve buluşlar
kutbiyet : kutupluk makamı; kendisine birçok Müslümanın bağlı olduğu ve zamanın en büyük mânevî yol göstericisinin bulunduğu makam
mecmua : kitap
medrese : Osmanlı eğitim sisteminde orta ve yüksek öğretim düzeyinde İslâmi ilimleri okutan ve günümüzde az da olsa Doğu illerimizde bulunan resmî olmayan okullar
mertebe : derece, basamak
meşreb : hareket tarzı, metot
mezkûr : anılan, sözü geçen
muaraza : birbirine karşı olma, sözle mücadele etme
muarız : karşıt
müdakkik : dikkatlice inceden inceye araştıran
müntehâ : en son nokta, zirve
mütalâa : dikkatle okuma, inceleme
mütehassıs : ihtisas sahibi, uzman
nuranî : aydınlık, nurlu
Resul-i Ekrem : Allah’ın en şerefli ve değerli elçisi olan Hz. Muhammed (a.s.m.)
Sahabe-i Kirâm : şeref sahibi Sahabeler; Peygamberimizi (a.s.m.) dünya gözüyle görüp onun yolundan giden mü’minler
seciye : huy, karakter
seyr-i süluk : Hak ve hakikate ermek için bir rehber öncülüğünde ve denetiminde mânevî makamlarda yapılan seyir ve seyahat
şaheser : üstün, değerli eser
şark : doğu
taharrî : araştırma, inceleme
tasdik : doğrulama, onaylama
teceddüt : yenilik, yenilenme
telif : yazma, kaleme alma
terakki : ilerleme, yükselme
tevhid : birleştirme, bir araya getirme,
usul : metot, yol
vakıf olma : etraflıca bilme
vâsıl etme : ulaştırma
vaziyet : durum, hâl
vech : şekil, yön, yüz
yegâne : tek
zülcenaheyn : iki kanatlı; dünya ve âhiret bilgisine sahip olan
Yükleniyor...