SEDD-İ ZÜLKARNEYN
Kur’ân-ı Kerimde Kehf Sûresinin 83-101. âyetlerinde Zülkarneyn ve onun tarafından yaptırılan büyük bir sedden söz edilmektedir. Bu âyetler; Mekke’de insanlar arasında fitne çıkarıp, müminleri zor durumda bırakmak için çalışan kimselerin bazı eski din âlimlerinden öğrendikleri tarihî olaylarla ilgili olarak, Peygamber Efendimizi (a.s.m.) zor durumda bırakmak maksadıyla soru sormaları üzerine, nazil olan âyetlerdir.
Bu âyetlere göre, Cenâb-ı Hak, Zülkarneyn’e yeryüzünde süratle her yere ulaşma ve fethetme imkânlarını sağlayarak güçlü kılmıştır. Zülkarneyn, önce batıya yönelerek, güneşin sislerle kaplı deniz ufkunda, sanki balçıklı bir su gözesine gömülür gibi battığını müşahede etti. Atlas Okyanusu kıyılarında yaşamakta olan insanlar Allah’a inanmıyorlardı. Allah, bu kavme nasıl davranacağı konusunda, onu serbest bıraktı. O da bu insanlara haksızlık edeni cezalandırarak Rabbine göndereceğini ve Allah katında korkunç bir cezanın uygulanacağını söyledi. İman edip iyi davranan kimseler de mükafatlandırılacak ve güzel karşılık göreceklerdi.
Batıdaki ülkelerde hâkimiyetini tesis edip irşad ve ikaz vazifesini bitirdikten sonra doğuya yönelen Zülkarneyn, tekrar büyük bir denizle karşılaştı. Müfessirler bu büyük denizin Hint Okyanusu veya Hazar Denizi olduğu üzerinde durmaktadırlar.
Doğuya doğru gittikçe iki dağ silsilesinin ardında, çok farklı bir dille konuşan bir kavimle karşılaştı. Bu kavim, Ye’cûc ve Me’cûc adını verdikleri bozgunculardan kendilerini kurtarmaları konusunda ondan yardım istedi. Bu yardıma karşılık çok kıymetli hediyeler vereceklerini ve yüklü bir vergi ödeyeceklerini bildirdiler. Zülkarneyn, “Rabbimin beni içinde bulundurduğu nimet ve kudret daha hayırlıdır” diyerek, vergi vermelerine gerek olmadığını, kuvvetleriyle destek olmalarının yeterli olduğunu söyledi. Zülkarneyn’in idaresinde, aşılması mümkün olmayan bir seddi inşâ ettiler. Böylece tehlikelerden ve saldırılardan korunmuş oldular.
Medenî insanları zalim yağmacıların şerrinden koruyan Zülkarneyn hakkında, Risale-i Nur’un muhtelif yerlerinde bazı bilgiler ve yorumlar bulunmaktadır. Üstad Bediüzzaman bu seddi bu zamanın şartlarına göre tevil eder. Anarşiyi Kur’an’da işaret olunan Ye’cüc ve Me’cüc olarak değerlendirir ve bu yönden gelen her türlü zararlı akımın önünde Risale-i Nur’un ifa ettiği hizmeti, tıpkı Sedd-i Zülkarneyn gibi engel teşkil ettiğini dile getirir.
Bu âyetlere göre, Cenâb-ı Hak, Zülkarneyn’e yeryüzünde süratle her yere ulaşma ve fethetme imkânlarını sağlayarak güçlü kılmıştır. Zülkarneyn, önce batıya yönelerek, güneşin sislerle kaplı deniz ufkunda, sanki balçıklı bir su gözesine gömülür gibi battığını müşahede etti. Atlas Okyanusu kıyılarında yaşamakta olan insanlar Allah’a inanmıyorlardı. Allah, bu kavme nasıl davranacağı konusunda, onu serbest bıraktı. O da bu insanlara haksızlık edeni cezalandırarak Rabbine göndereceğini ve Allah katında korkunç bir cezanın uygulanacağını söyledi. İman edip iyi davranan kimseler de mükafatlandırılacak ve güzel karşılık göreceklerdi.
Batıdaki ülkelerde hâkimiyetini tesis edip irşad ve ikaz vazifesini bitirdikten sonra doğuya yönelen Zülkarneyn, tekrar büyük bir denizle karşılaştı. Müfessirler bu büyük denizin Hint Okyanusu veya Hazar Denizi olduğu üzerinde durmaktadırlar.
Doğuya doğru gittikçe iki dağ silsilesinin ardında, çok farklı bir dille konuşan bir kavimle karşılaştı. Bu kavim, Ye’cûc ve Me’cûc adını verdikleri bozgunculardan kendilerini kurtarmaları konusunda ondan yardım istedi. Bu yardıma karşılık çok kıymetli hediyeler vereceklerini ve yüklü bir vergi ödeyeceklerini bildirdiler. Zülkarneyn, “Rabbimin beni içinde bulundurduğu nimet ve kudret daha hayırlıdır” diyerek, vergi vermelerine gerek olmadığını, kuvvetleriyle destek olmalarının yeterli olduğunu söyledi. Zülkarneyn’in idaresinde, aşılması mümkün olmayan bir seddi inşâ ettiler. Böylece tehlikelerden ve saldırılardan korunmuş oldular.
Medenî insanları zalim yağmacıların şerrinden koruyan Zülkarneyn hakkında, Risale-i Nur’un muhtelif yerlerinde bazı bilgiler ve yorumlar bulunmaktadır. Üstad Bediüzzaman bu seddi bu zamanın şartlarına göre tevil eder. Anarşiyi Kur’an’da işaret olunan Ye’cüc ve Me’cüc olarak değerlendirir ve bu yönden gelen her türlü zararlı akımın önünde Risale-i Nur’un ifa ettiği hizmeti, tıpkı Sedd-i Zülkarneyn gibi engel teşkil ettiğini dile getirir.