SEFÎNE
Aslen İranlı bir köleydi. Arabistan’da köle olarak satışa çıkarılmıştı. Hz. Peygamberin zevcesi Ümmü Seleme validemiz onu satın aldı ve Resulullahın hizmetine verdi. Daha sonra Sefîne iman etti.
Sefîne bir yandan Resululahın hizmetini görürken, diğer taraftan Suffe Medresesine devam eden hâlis talebelerdendi. Sahabeler arasında çok sevilirdi.
Asıl ismi hususunda birçok rivâyet vardır. Bazılarına göre Umeyr, bazılarına göre Müflih, bazılarına göre de Ahmed’dir.
Said bin Cemhân anlatıyor:
“Sefîne’den esas ismini sordum. Bana, ‘Esas ismim Sefîne değil. Bunu bana Hz. Peygamber koydu’ dedi. “Ona, ‘Niçin sana Sefîne dedi?’ diye sordum. Bana, ‘Kendisiyle beraber bir seferdeydik. Ashabın eşyası çok olduğundan onlara ağır geliyordu. Hz. Peygamber bana, ‘Abanı aç’ dedi. Ben de açtım. Ashabın eşyasını içine koydu ve sırtıma yükledi. ‘Haydi taşı, sen Sefîne’sin (Gemi)’ dedi. Eğer o gün bana bir devenin, iki devenin, beş devenin, hattâ altı devenin yükü yüklenseydi de taşısaydım yine de ağır gelmezdi’ dedi.”
Sefîne bir yandan Resululahın hizmetini görürken, diğer taraftan Suffe Medresesine devam eden hâlis talebelerdendi. Sahabeler arasında çok sevilirdi.
Asıl ismi hususunda birçok rivâyet vardır. Bazılarına göre Umeyr, bazılarına göre Müflih, bazılarına göre de Ahmed’dir.
Said bin Cemhân anlatıyor:
“Sefîne’den esas ismini sordum. Bana, ‘Esas ismim Sefîne değil. Bunu bana Hz. Peygamber koydu’ dedi. “Ona, ‘Niçin sana Sefîne dedi?’ diye sordum. Bana, ‘Kendisiyle beraber bir seferdeydik. Ashabın eşyası çok olduğundan onlara ağır geliyordu. Hz. Peygamber bana, ‘Abanı aç’ dedi. Ben de açtım. Ashabın eşyasını içine koydu ve sırtıma yükledi. ‘Haydi taşı, sen Sefîne’sin (Gemi)’ dedi. Eğer o gün bana bir devenin, iki devenin, beş devenin, hattâ altı devenin yükü yüklenseydi de taşısaydım yine de ağır gelmezdi’ dedi.”