SEZÂİ BEY
Üstad Bediüzzaman’ın Re’fet Beye gönderdiği mektuplarında, özellikle de selâm bölümlerinde adı Sezâi, Sezâi Efendi, Hafız Sezâi olarak da geçer.
Bir mektubunda Bediüzzaman Said Nursî, Re’fet Barutçu’nun kendisine gönderdiği mektubunda hizmetlerinden büyük övgülerle bahsettiği Sezâi Bey hakkında şöyle der: “Hafız Sezai bizimle ciddî alâkadar olduğunu gösteriyor. Ben bir zaman idi, Ağroslu Zekâi gibi samimî, hararetli Isparta'da yeni bir kardeşimiz bulunacak, vicdanen hissediyordum. İnşaallah, bu Sezâi, o olacak” (Barla Lâhikası - Mektup No: 255). Aynı mektupta Üstad Bediüzzaman, onun hizmetlerini ilk işittiğinde hissettiği şahsın Sezâi Bey olduğuna dair bir kanaat edindiğini, eğer tasavvur ettiği gibi ise çok memnun olacağını söyler; eğer değilse Zekâi gibi olmaya çalışmasını ister. Hemen ardından da Zekâi’nin nasıl bir şahıs olduğunu merak ediyorsa, Yirmi Yedinci Mektubun fıkralarını okuyarak onun hakkında bilgi alabileceği ifade eder. Daha sonraki bir mektubunda Bediüzzaman Said Nursî, “Sezâi Bey benim nazarımda Isparta'nın bir Zekâi'sidir” ifadesiyle, bu kanaatinde ne kadar haklı olduğunu gösterir (Barla Lâhikası - Mektup No: 261).
Bir mektubunda Bediüzzaman Said Nursî, Re’fet Barutçu’nun kendisine gönderdiği mektubunda hizmetlerinden büyük övgülerle bahsettiği Sezâi Bey hakkında şöyle der: “Hafız Sezai bizimle ciddî alâkadar olduğunu gösteriyor. Ben bir zaman idi, Ağroslu Zekâi gibi samimî, hararetli Isparta'da yeni bir kardeşimiz bulunacak, vicdanen hissediyordum. İnşaallah, bu Sezâi, o olacak” (Barla Lâhikası - Mektup No: 255). Aynı mektupta Üstad Bediüzzaman, onun hizmetlerini ilk işittiğinde hissettiği şahsın Sezâi Bey olduğuna dair bir kanaat edindiğini, eğer tasavvur ettiği gibi ise çok memnun olacağını söyler; eğer değilse Zekâi gibi olmaya çalışmasını ister. Hemen ardından da Zekâi’nin nasıl bir şahıs olduğunu merak ediyorsa, Yirmi Yedinci Mektubun fıkralarını okuyarak onun hakkında bilgi alabileceği ifade eder. Daha sonraki bir mektubunda Bediüzzaman Said Nursî, “Sezâi Bey benim nazarımda Isparta'nın bir Zekâi'sidir” ifadesiyle, bu kanaatinde ne kadar haklı olduğunu gösterir (Barla Lâhikası - Mektup No: 261).