MUSTAFA EZENER
1915 yılında Isparta'da dünyaya gelen Mustafa Ezener, 1974'ün Mart ayı başlarında vefat etti. 1932 yılında Milâs askerî birliğinde yazıcı astsubayken, camide Halil İbrahim Çöllüoğlu ile tanışmıştı. Bu görüşme ve tanışma Mustafa Ezener'i de Nur talebeleri zümresine dâhil etti.
Mersin'de gümrük muamele memurluğu da yapmıştı. Mersin ve civar vilâyetlere Nur risalelerini tanıtıyordu. Bu yüzden mahkemeye verilmişti. 9 Nisan 1954 tarihinde beraat etmiş, kendisinden alınan Nur risaleleri tekrar iade edilmişti. Halim, selim ve melek gibi bir zattı. Birkaç defa Isparta'daki evinde misafir olmuştum. Geniş hatıralarından bir damla nev'inden şunları anlatabiliriz:
Savcının İşgüzarlığı
"Üstad Afyon mahkemesinden çıkarken kalabalık bir kitle elini öpmeye koştu. Sırayla ellerini öpüyorlardı. Bu durumu hazmedemeyen bir savcı, polis ve jandarmalara, 'Niçin izin veriyorsunuz?' diye bağırıp çağırıyordu. Üstad bu hâle çok celâllendi. Yüksek sesle, 'Ne var, ne oluyor? Bırak, kardaşlarımla görüşeceğim?' derken öyle heyecanlanmıştı ki, sarığı başından düşmüştü. Biz sarığını yerden alıp başına koymuştuk. Savcı arkasına bile bakmadan korkuyla kaçıp gitmişti. Hadise çıkarmak için bir kardeşin ayağına tekmeyle vurmuştu. Kardeş hiç ağrı duymamıştı. Sonradan baktık ki, ayağı morarmış."
"1971: Hezimet-i Fahişe"
"Üstad'ın son yıllarında sık sık derslerinde bulunmuştuk. Sabah derslerinde hep bulunmuştum. Bir gün ders esnasında Meyve Risalesi okunuyordu.
'İzâvekab sekiz yüz on ederek o zamanlarda ehemmiyetli maddi manevî şerlere işaret eder. Eğer beraber olsa miladî 1971 olur, o tarihte dehşetli bir şerden haber verir. Yirmi sene sonra şimdiki tohumların mahsulü ıslah olmazsa, elbette tokatları dehşetli olacak.'
Mustafa Ezener, Üstad Bediüzzaman'ın 1971 hadiselerinden bahsettiğini zaman zaman anlatırdı. Bu hatırasını anlatırken Zübeyir Gündüzalp Ağabeyim kendi güzel el yazısıyla bir kâğıda şöyle yazmıştı:
"1971 senesi ehl-i dalâletin hezimet-i fahişe ile mağlubiyetlerinin senesidir. Mustafa Ezener soruyor:
'Efendim, bu mağlûbiyet yalnız ehl-i dalâlete mi, yoksa ehl-i imana da şümûlü var mı?' Üstad Bediüzzaman ise, eserinde yazdığı bu bahsi şöyle ifade ediyor:
"Kardaşım, 1971 ehl-i dalâletin büyük bir hezimetle mağlûp olacakları bir tarihtir."
"Bu cümle okununca Üstad celâllenerek, ellerini kaldırdı ve "Tam! Tam! Hezimet-i fahişe ile mağlubiyetlerinin senesidir.' deyince ben sordum: "Efendim, bu mağlubiyet yalnız ehl-i dalâlete mi, yoksa ehl-i imana da şumûlü var mı?' Bediüzzaman ise 'Kardaşım, bu tarih küfrün mağlub olduğu tarihtir.' diye cevap verdi?"
"Bir defasında da her gün devam eden bir sabah dersinden sonra, 'Fesübhanallah! Seksen defa okumuşum. Bugünkü kadar anlayamamıştım.' diyerek Kur'ân hakikatlarındaki ehemmiyetli sırlara işaret etmişti."
***
Bir müddet Isparta'da Mimar Sinan Kitabevini de işleten Mustafa Ezener'in mekânı ve makamı cennet olsun.
Mustafa Ezener, İbrahim Ağabeyine, 18 Şubat 1952 tarihinde yazdığı mektubunda, Üstad'ın Gençlik Rehberi mahkemesi için İstanbul'a gidişini haber veriyordu. Bu mektupta şunları ifade ediyordu:
"Aziz Sıddık ve Sevgili Ağabeyim İbrahim Efendi!"
"Evvela: Sonsuz selâm ve derin hürmetlerimi sunar, mübarek ellerinizi öperim. Cenab-ı Hak Teâlâ Hazretlerinden daima sıhhat, âfiyet ve selâmet üzere olmanızı âcizane olarak dua ve niyaz eyler, dualarınızı isterim."
"Saniyen: Kıymetli mektubunuzu aldım. Çok memnun ve mesrûr oldum. Bilhassa Siracunnûrları temin edeceğimize son derece sevindim. Rabbim Telâlâ Hazretleri siz sevgili ağabeyimi ve bütün ümmet-i Muhammedîyi (a.s.m.) de daima sevindirsin. Âmin."
"Salisen: Son hadise dolayısıyla Sevgili Üstadımız Hazretlerinin İstanbul'a teşrifleri, inşaallah, zulüm ve gaflet perdelerinin yırtılmasına ve Risale-i Nur'un parlamasına; sevgili, müşfik Üstadımız cihad-ı ekberinde muzaffer olmasına vesile olacaktır. Ve böyle olması ve büyük Üstadımız sıhhat, âfiyet ve selâmet üzere uzun ömürleri için Halık-ı Zülcelâl ve Teâlâ Hazretlerine dua ve yalvarmaktayız."
"Bu münasebetle dün derin bir düşünceye vardığım sırada, şu gönderdiğim şiire benzeyen cümleler kendi kendilerine sıraya dizildiler. Bu fakirin haddi değil, belki hata ve kusurları fakire aittir ki, af buyurmanızı rica ederim. Elhamdülillah, bu âna kadar cümlemiz iyiyiz. Merakı mûcip bir şeyimiz yoktur. Sizlerin de sıhhat ve afiyette olmanızı dileriz."
"Siracünnûrları posta ile gönderebilirsiniz. Çok memnun olurum. Zira Gaziantep'ten ısrarla istiyorlar. Hediyelerini inşaallah aybaşında takdim ederim."
(bk. Necmeddin ŞAHİNER, Son Şahitler-II)