MUSTAFA SEVİLEN

"Üstad Sadece Beni Ziyaretine Kabul Etmişti"

"Aslen Emirdağlı olan bir komşumuzun Emirdağ'da bir düğünü vardı. Düğüne biz de katıldık. 1953 senesinde Eskişehir'deydik. Düğün merasimi yapıldı. Daha sonra belediye reisi ve jandarma kumandanı, 'Misafirlerimize kasabayı gezdirelim' dediler."

"Emirdağ'ı gezerken, meydana nazır eski bir ahşap evin kapısının önünde durduk. Belediye reisi, kapının önündeki genç çocuğa, 'Eskişehir'den gelen çok kıymetli misafirlerimiz var, Üstadı ziyaret etmek istiyorlar' dedi. İsimlerimizi bir kâğıda yazdılar. İçeri isimlerimizi götüren delikanlı az sonra çıkıp geldi. 'Üstadımız hepinizden Allah razı olusun, diyor. Hepinize şükranlarını bildiriyor. Aynen ziyaret etmiş gibi kabul ediyor. Dua ediyor, dualarınızı bekliyor' dedikten sonra, elindeki listeye bakarak, 'Mustafa Sevilen Bey kimdir?' diye sordu. 'Benim' dedim. Yanımda bulunan oğlum Fecriâlem, o zaman dört yaşındaydı, elinden tutarak, Üstad'ın huzuruna alındık."

"Bunlar Benden Ne İstiyorlar?"

"Basit bir odada demir karyola üzerinde oturuyordu. Başında bir agel vardı. Gözlerinden âdeta zekâvet okları fışkırıyordu. Kenarda bir masa üzerinde kitaplar ve Kur'ân-ı Kerim ciltleri, başucunda iki tane kösteklerinden asılmış saat vardı. Saatlerden birisi yeni, diğeri eski Türkçe’ydi."

"Üstad'ın zayıf, nahif, mübarek ellerinden öptük. 'Berhudar olun evlâdım.' diye buyurdu."

"Üç buçuk saat huzurunda kaldık. Halk Partisinden şikâyet etti. 'Bunlar benden ne istiyorlar? Zannediyorlar ki, ben elimi kaldırmakla memleket alt üst olacak. Ben gazete okumuyorum, radyo dinlemiyorum, sadece Kur'ân okuyorum.' diye anlattı."

"Kelepçelerin Nasıl Açıldığını Sordum"

"Sebilürreşad mecmuasında, Üstad'ın gençlik senelerinde Mardin'de jandarmalarla sürgün edilmesinin tafsilatını okumuştum. Yazıda, namaz vakti girince Üstad, namaz için kelepçelerin çözülmesini istiyor, fakat jandarmalar kelepçeleri açmıyorlar. Bunun üzerine Genç Said kelepçeleri bir mendil gibi açarak yere atıp, abdest almak için çeşmeye yöneliyor. Jandarmalar, 'Aman efendimiz bizi affedin, biz şimdiye kadar sizin muhafızınız idik, bundan sonra hizmetkârınızız.' diyerek tekrar tekrar af ve özür diliyorlar. Ben bu hâdiseyi kendilerinden sordum. Bana şu cevabı lutfettiler:

"Beyefendi oğlum, ben Hazret-i Kur'ân'ı kendime rehber etmiş, Allah'a teveccüh etmiş bir kimseyim. Hakikaten böyle bir hâdise başımdan geçmişti. Kıbleye dönüp, dua ettim, sonra bir de baktım kelepçeler açılmış. Kelepçeleri jandarmaya verdiğim zaman jandarma korktu.'

"Üstad'la uzun sohbetlerimiz oldu. O gözler... O gözler... Projektör gibi parlıyordu.. Yıldırım gibi... Belağat, fesahat, talâkat,.. zekâ okları fışkırıyordu. Yaşı yetmişten fazlaydı, fakat zindeydi, mantık silsilesi tam mükemmeldi...

"Bu Çocuk İleride Büyük Adam Olacak"

"Arz-ı veda etmek için ayağa kalktım, eline sarıldım. Karyoladan indi, takunyalarını giydi. Oda kapısına kadar bizi getirdi. Oğlum Fecriâlem'e derinden derine şöyle bir nazar etti. Sonra bana dönerek: 'Bu çocuk ileride büyük bir adam olacak, yalnız sen buna dini de öğret.' diye buyurdu. Elini öptük, çocuğuma dua etti."

"Seneler sonra oğlum, Üstad'ın dua ve himmetiyle 541 tıp uzmanı arasında yapılan imtihanda birincilik kazandı. Oğlumun bu muvaffakiyetini Tercüman gazetesi şöyle haber vermişti:

'Türkiye'nin en genç doçentlerinden Çapa Tıp Fakültesi öğretim üyesi Dr. Fecriâlem Sevilen, 36 devlete mensup 541 tıp uzmanını katıldığı imtihanda, en yüksek puanı alarak New York Hastahenesi öğretim üyeliğine tayin edildi.'

"Üstad'ın duasıyla, yüce himmetiyle bugünleri gösteren Allah'a hamd ü senalar olsun."

Hoca'ya Mersiye

"Seyf-i mücellâyı takıp beline,
Sürdün küheylanı Moskof eline.
Serdin seccadeyi iman seline,
Karanlık kalblerin nurusun Hocam."

"Cephede kahraman, ilimde umman,
Selâm eder sana mekânla zaman.
Öperken alnımdan o yüce Sultan
Karanlık kalblerin nurusun Hocam."

"Farabî, Mevlâna kalksa mezardan,
Hisseyâb olurdu senin nurundan,
Farkı yok uşşaksın şimdi hezardan.
Karanlık kalblerin nurusun Hocam."

"Düşmanlar râm olur senin karşında.
Bir başka güneş var senin arşında.
Nur-u İlâhî ki, parlar başında.
Karanlık kalblerin nurusun Hocam..."

Mustafa Sevilen
30 Mayıs 1980-Fenerbahçe

(bk. Necmeddin ŞAHİNER, Son Şahitler-III)

Kategorileri:
M
Okunma sayısı : 3.220
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yükleniyor...