ÜÇ AYLAR (ŞUHUR-U SELASE-İ MÜBAREKE)
Aziz ve Muhterem Müslümanlar!
Yeni bir üç aylara daha girmek üzereyiz.
Birincisi Recep ayı... Onun ilk cuma gecesi, Regaip Gecesi'dir.
Üç ayların girmesiyle birlikte Müslümanların ruhlarını bambaşka bir hava kaplar. Çünkü bu aylar İlahî rahmetin coştuğu aylardır. Sair vakitlerde iyilik ve hasenelere on sevap veriliyorsa Recep, Şaban ve Ramazan aylarında gittikçe yükselen bir nisbette kat kat fazla sevap verilir.
Meselâ, başka zamanlarda okunan her bir Kur'ân harfi için en az on sevap yazılmaktadır. Recep ayında bu sevap 100 olarak yazılır, Şâban'da 300'ü aşar, Ramazan'daysa 1000'e çıkar. Cuma geceleri binleri bulur. Kadir Gecesi'nde 30 bine ulaşır.
Aklını iyi kullanan Müslümanlar bu açılan âhiret pazarından gerektiği kadar alışveriş ve ticaret yaparlar. Bu fırsat kaçırılmaz!
Recep ayının kudsiyetine Kur'ân-ı Kerîm'de işaret edilmiştir. 4 hürmetli aylardan biridir. Sevgili Peygamberimiz (sav) de üç aylar girdiğinde şöyle duâ ederlerdi:
"Allah'ım! Recep ve Şaban aylarını bize mübarek eyle ve bizi Ramazan'a kavuştur!"
Recep ayının ilk cuma gecesine Regaip Gecesi adı verilmiştir. Allah (cc) o gecede kullarına rahmet ve mağfiretini, lütuf ve ikramını, sevap ve mükâfatını bol bol verir.
Recep'in 27. gecesi Mi'rac, Şâban'ın 15. gecesi Berat, Ramazan'ın 27. gecesi bin aydan hayırlı olan Kadir Gecesi'dir.
Gerçekten üç aylar dünyaya âhireti kazanmak için gönderilen insanlar için çok kârlı ve kazançlı bir ticaret pazarıdır. Çalışan kazanır, hayatını ve malını Allah yolunda sarfedenlerin kârları birden bine çıkar, kâr içinde kâr ederler.
Aziz Mü'minler!
Böyle mübarek ay, gün ve geceler mü'minler için çok büyük fırsatlardır. Böyle bir fırsat elimize bir daha ya geçer ya geçmez! Dünkü gün elimizden çıktı. Yarına ulaşacağımıza dair elimizde senet yok! Öyleyse hakikî ömrümüz, bulunduğumuz gündür. Bunu unutmayalım! Bugün dünyadayız, yarın âhirette olabiliriz! Ecel gizlidir, her vakit gelebilir.
Bir kere daha geçmişimizin muhasebesini yaparak geleceğe hazırlıklı olmanın tedbirlerini almalıyız.
Unutmayalım ki: insan bu dünyada nasıl yaşamışsa kıyamet gününde Allah'ın huzuruna dünyada işledikleriyle birlikte varacaktır. Götürdükleri iyiyse sevinip mesrur olacak, kötüyse pişmanlık duyarak mahcup olacaktır. Ancak bu pişmanlığın orada faydası olmayacaktır.
Bu hususta Kur'ân-ı Kerîm'de şöyle buyurulur:
"Ey îman edenler! Allah'tan korkun! Herkes yarın için ne hazırladığına bir baksın! Allah'tan sakının! Çünkü Allah işlediklerinizden haberdardır." (Haşr, 59/18)
Aziz Kardeşlerim!
Unutmayınız ki, hayatın en tatlı, en parlak günleri, Allah ve Resûlü'nün emirleri ve rızası yolunda geçen ebedî ve şerefli günlerdir.
Hak yolunda sarfedilen ömür sermayesinin bir saniyesi bazen ebedî bir ömrü kazandırabilir.
Bugün ızdırap içinde kıvranan, başını taştan taşa vuran, saadet sabahı bekleyen, nur isteyen, huzur arayan insanlık Allah ve Resûlü'ne itaat etsin, Kur'ân'a tarziye versin, onun kalesine girsin, o zaman bütün dertler dinecek!
Dalgalar duracak! Ümmet-i Muhammed (sav) sahil-i selâmete çıkacaktır.
Aklımızı başımıza alalım!
İman ve Kur'ân'ın hakikatlarına sarılalım!
Dünyanın aldatıcı oyunlarına, vefasız zevk u safâlanna aldanmayalım!
Sonra bize yazık olur. Ömür sermayemiz uçar, gider.
Elimizde yalnız günahlar, hatalar, pişmanlıklar kalır.
Regâib Gecesi'ni ibadetle geçirmeye çalışalım, tövbe ve istiğfar edelim!
Kur'ân okuyalım!
Kaza namazları kılalım!
Bol bol salavat-ı şerife okuyalım!
"Ve sâri'û ilâ mağfiretin mirrabbiküm" fermanına kulak verelim! Yâni Rabbimizin mağfiretine koşalım!
Namazla, oruçla, tövbe ve istiğfarla Allah'a dönelim!
Kur'ân'ı dinleyelim! O nur ile nurlanalım! Hidayetiyle amel edelim! Hayatımızı Kur'ân'a göre yaşayalım!
Ebedî Rehberimize, Allah'ın Resûlü'ne uyalım!
Saadet ve selâmet bundadır.
Aradığımız huzur ve emniyet îman hakikatları dairesindedir.