Osmanlıca ve Dini Terimler Lügatı
A | B | C | Ç | D | E | F | G | H | I | İ | J | K | L | M | N | O | Ö | P | R | S | Ş | T | U | Ü | V | Y | Z |
Kelime | Anlam |
---|---|
AHİN: | (C.: Uhun) Boyalı yün. |
ÂHİN: | (C.: Avâhin) Fakir. Hazır, sabit kimse. Yumuşak hurma ağacı. |
İçerisinde 'ÂHİN' geçenler | |
BERAHİN: | (Bürhan. C.) Deliller. Şâhidler. Bürhanlar. |
BERAHİN-İ ALENİYYE: | Meydanda ve açık olan deliller. |
BERAHİN-İ KATIA: | Şeksiz ve şüphesiz olan kat'i deliller, bürhanlar. |
BERAHİN-İ KAVİYYE: | Sağlam deliller, kuvvetli bürhanlar. |
DAHİNE: | (C.Devâhin) Duman çıkan baca. |
DEVAHİN: | (Dâhine. C.) Duman çıkaran bacalar. |
HINCAHINÇ: | Ağzına kadar ve tıka basa dolu. Dopdolu. (Bu tabir bir yer veya taşıt için kullanılır.) |
HUMAHİN: | Yüzük yapılan bir cins siyah taş. |
KÂHİN: | Karışık ve tahmini sözlerle gaibden haber verdiği söylenen kimse. Haberci. Falcı. * Âlim.(Kâhinlere gaybi haberleri getirmek için şeytanlar, tâ semavata çıkıp kulak veriyorlar, yarım yamalak yanlış haberler getiriyorlar diye tefsirlerdeki ifadelerin bir hakikatı şu olmak gerektir ki; semavat memleketinin pâyitahtına kadar gidip o cüz'i haberi almak değildir. Belki cevv-i havaya dahi şumulü bulunan semavat memleketinin (teşbihte hata yok) karakol haneleri hükmünde bazı mevkileri var ki, o mevkilerde Arz memleketi ile münasebetdarlık oluyor, cüz'i hadiseler için, o cüz'i makamlardan kulak hırsızlığı yapıyorlar. Hatta kalb-i insani dahi o makamlardan birisidir ki, melek-i ilham ile şeytân-ı hususi, o mevkide mübareze ediyorlar. Ve hakaik-ı imaniye ve Kur'aniye ve hadisat-ı Muhammediye (A.S.M.) ise, ne kadar cüz'i de olsa, en büyük, en külli bir hadise-i mühimme hükmünde en külli bir daire olan Arş-ı Azamda ve daire-i semavatta (temsilde hata olmasın) mukadderat-ı kâinatın mânevi ceridelerinde neşrolunuyor gibi her köşede medâr-ı bahsoluyor, diye beyan ile beraber, kalb-i Muhammediden (A.S.M.) tâ daire-i Arşa varıncaya kadar ise, hiçbir cihetle müdahale imkânı olmadığından, semavatı dinlemekten başka, şeytanların çaresi kalmadığını ifade ile, Vahy-i Kur'ani ve Nübüvvet-i Ahmediye (A.S.M.) ne derece yüksek bir derece-i hakkaniyette olduğunu ve hiç bir cihetle hilâf ve yanlış vahy ile ona yanaşmak mümkün olmadığını, gayet beliğane, belki mu'cizane ilân etmek ve göstermektir... L.) |
KÂHİNANE: | f. Kâhin gibi ve ona benzer şeklide haberler veren. Bir nevi zan ile gaibden haber verir gibi. |
KÂHİNE: | Kadın kâhin. |
KEVAHİN: | (Kâhin. C.) Kâhinler. Falcılar. Gaibten haber verenler. * Alimler. |
LAHİN: | Telâffuz esnasında hususan Kur'ân okurken yanlışlık yapan. |
MAHİN: | (C.: Mihne-Mihan) Hizmetkâr. |
MELLAHÎN: | (Mellâh. C.) Denizciler, gemiciler, kaptanlar. |
MÜDAHİN: | Dalkavuk. Yüze gülen. Birisini yalandan yüzüne karşı medheden. Menfaat koparmak için dostluk eden. |
RAHİN: | Rehin veren, malını rehine koyan. *Sâbit, dâim, devamlı. * Devenin ve adamın zayıfı. |
SAHİN(E): | (Suhunet. den) Sıcak, kızgın, ısınmış. |
SAHİN(E): | (Sihan. dan) Sık. * Kalın, sıkı. * Katı, pek. |
SERAHİN: | (Sirhân. C.) Yırtıcı hayvanlardan olan kurtlar. |
SEYAHİN: | Basra ırmağının adı. |
SEYYAHÎN: | (Seyyahûn) Seyyahlar. Gezip âlemi seyredenler. Turistler, dolaşanlar, gezenler. |
ŞAHİN: | (C.: Şevâhin) Doğan'a benzer bir kuş ki, av avlamak için terbiye olunur. |
ŞAHİNE: | Öşür memuru. |
ŞEVAHİN: | (Şahin. C.) Şahinler, doğan kuşları. |
TABBAHÎN: | (Tabbah. C.) Aşçılar. |
TAHINE: | (C.: Tavâhın) Azı dişlerinden birisi. |
TAHİN: | Darı unu. * Öğütülmüş tahıl. * Şekerle karıştırılarak helvası yapılan öğütülmüş susam. |
TAHİNE: | (C.: Tavâhin) Öğütücü diş, azı dişi. |
TAVAHİN: | (Tâhine. C.) Azı dişleri, öğütücü dişler. |
TAVAHİN: | (Tâhun ve Tâhune. C.) Öğütülmüş şeyler. * Su değirmenleri. |
ÜCAHİN: | (C: Acâhine) Hizmetkâr. * Aşçı. Dost. * Deyyus. |
VAHİN: | Zayıf kimse. |
VAHİNE: | İyeği kemiklerinin kısaları. |
Ekleri ayıklanarak bulunan sonuçlar | |
AHIR : | t. (Ahur) Hayvanların barındığı yer, dam. |
AH : | f. Aferin, bravo! manasına kullanılır. |
A : | 1928 senesinde alınan Türk alfabesinin "a" harfi, Osmanlıcadaki elif ve ayın harflerine yakın bir ses verir. |