Zekâi’nin fıkrasıdır.

Namaza dair fazilet ve mükâfat menbaı olan Dördüncü ve Dokuzuncu ve Yirmi Birinci Sözler ruhumun karanlık köşelerini nâkabil-i târif bir surette tenvir etmiştir. Kemâl-i aşk ve şevkle tetebbu ettiğim bu şâheser, şüphe bulutları içinde vakitlerini bir hiç için zâyi edip giden ehl-i gaflete ve gençlik hevesâtına esir olup mürur-u zamanla nâdim olarak tarik-i hakikati arayanlara bir refik-i hayat olsun.
Zekâi

• • •
Önceki Risale: ( 59 ) / Sonraki Risale: ( 61 )
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

acz : âcizlik, güçsüzlük
alâka : ilgi
azamet : büyüklük
beyan : açıklama, anlatım
binaenaleyh : bundan dolayı
cüz’î-küllî : küçük-büyük, sınırlı-kapsamlı
daimî : devamlı, sürekli
efkâr : fikirler, düşünceler
ehl-i gaflet : âhirete, Allah’ın emir ve yasaklarına karşı duyarsız olanlar
emaneten : emanet olarak
fazilet : değer, üstün özellik
fıkra : kısa yazı
hakikat : doğru gerçek
Hâlık-ı Âzam : her şeyi yaratan, büyüklük ve yücelik sahibi olan Allah
hasıl olmak : meydana gelmek
hevesât : gelip geçici arzu ve istekler
idrâk : anlayış, kavrayış
ihâta : kavrama
kemal-i aşk ve şevk : tam bir aşk ve arzu
kudret : güç, iktidar
menba : kaynak
muhteşem : ihtişamlı, görkemli
muteriz : itiraz eden
mübarek : hayırlı, değerli
mükâfat : ödül
mürur-u zaman : zamanın geçmesi, zamanla
müskit : susturucu
nâdim : pişman
nâkabil-i târif : tarifi imkânsız
nam : isim, ünvan
refik-i hayat : hayat arkadaşı
sukut : alçalış, düşüş
suret : şekil
şâheser : üstün ve büyük eser
tarik-i hakikat : hakikat yolu
tarz-ı telâkki : anlayış tarzı
temsil : analoji; kıyaslama tarzında benzetme
tenvir etmek : aydınlatmak
tetebbu etmek : araştırıp incelemek, derinliğine inceleyip tanımak
vaziyet : durum
yâ Rab : ey Rabbim
ye’s : ümitsizlik
zâyi etmek : yok etmek, kaybetmek
Yükleniyor...