Şu fıkra Doktorundur.

Hocam, emaneten bendenizde bulunan iki kitabı emrediyorsunuz. Bendeniz de yalvarıyorum ki, gelecek hafta takdim edeceğim. Çünkü, küçüğünü iki defa, büyüğünü bir defa okuyabildim. İhâtamın darlığı veya aczim dolayısıyla idrâkim de kıttır. Binaenaleyh, sizin o muhteşem temsillerinizi defalarca daha okumak istiyorum ki, cüz’î-küllî bir alâka hasıl olabilsin. Yâ Rab, o ne büyük mantık, o ne büyük müskit beyan ve tarz-ı telâkki! Ah, Üstadım, bu mübarek dinin mübecceliyetini idrak ve ihata ve takdirde size ve ancak size medyûn-u şükranım ve minnettarım. 1 لِسَبَبٍ مِنَ اْلاَسْبَابِ dinî akidelerimin azîm bir inkılâbı var. Nur Risalelerinden aldığım dinî ve insanî ve vicdanî ve iktisadî ve ilmî dersler bana hayatta muvaffakıyet verecektir.
Doktor Yusuf Kemal

• • •

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Bir sebebe binaen.
Önceki Risale: ( 60 ) / Sonraki Risale: ( 62 )
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

acz : âcizlik, güçsüzlük
alâka : ilgi
azamet : büyüklük
beyan : açıklama, anlatım
binaenaleyh : bundan dolayı
cüz’î-küllî : küçük-büyük, sınırlı-kapsamlı
daimî : devamlı, sürekli
efkâr : fikirler, düşünceler
ehl-i gaflet : âhirete, Allah’ın emir ve yasaklarına karşı duyarsız olanlar
emaneten : emanet olarak
fazilet : değer, üstün özellik
fıkra : kısa yazı
hakikat : doğru gerçek
Hâlık-ı Âzam : her şeyi yaratan, büyüklük ve yücelik sahibi olan Allah
hasıl olmak : meydana gelmek
hevesât : gelip geçici arzu ve istekler
idrâk : anlayış, kavrayış
ihâta : kavrama
kemal-i aşk ve şevk : tam bir aşk ve arzu
kudret : güç, iktidar
menba : kaynak
muhteşem : ihtişamlı, görkemli
muteriz : itiraz eden
mübarek : hayırlı, değerli
mükâfat : ödül
mürur-u zaman : zamanın geçmesi, zamanla
müskit : susturucu
nâdim : pişman
nâkabil-i târif : tarifi imkânsız
nam : isim, ünvan
refik-i hayat : hayat arkadaşı
sukut : alçalış, düşüş
suret : şekil
şâheser : üstün ve büyük eser
tarik-i hakikat : hakikat yolu
tarz-ı telâkki : anlayış tarzı
temsil : analoji; kıyaslama tarzında benzetme
tenvir etmek : aydınlatmak
tetebbu etmek : araştırıp incelemek, derinliğine inceleyip tanımak
vaziyet : durum
yâ Rab : ey Rabbim
ye’s : ümitsizlik
zâyi etmek : yok etmek, kaybetmek
Yükleniyor...