Hakkın hatırını kırmayacağım, hakikati söyleyeceğim. Zira Hakkın hatırı âlidir; hiçbir hatıra feda edilmez. Kimin hatırı kırılırsa kırılsın, yalnız hak sağ olsun. Şöyle ki: 31 Mart Hâdisesi denilen o sâika ve müthiş fırtına, âdi sebepler tahtında öyle bir istidad-ı tabiîyi müheyya etmişti ki, neticesi hercümerc olduğu halde, min indillâh ehl-i kıyamın lisânına daima mu’cizesini gösteren ism-i şeriat geldi. O fırtınayı gayet hafif geçirdiğinden Nisan’ın nısfından sonraki gazeteleri indallah mahkûm ediyor. Zira, o hâdiseye sebebiyet veren yedi mesele ve onunla beraber yedi hal nazar-ı mütâlâaya alınsa, hakikat tezahür eder. Onlar da bunlardır:

1. Yüzde doksanı İttihad ve Terakkinin aleyhinde, hem onların tahakkümü ve istibdadı aleyhinde bir hareket idi.

2. Fırkaların meydan-ı münakaşâtı olan vükelâtebdil idi.

3. Sultan-ı mazlûmu sukut-u musammemden kurtarmaktı.

4. Hissiyat-ı askeriyenin ve âdâb-ı dindaranelerinin muhalif telkinatın önüne set olmaktı.

5. Pek çok büyütülen Hasan Fehmi Beyin kâtilini meydana çıkarmaktı.

6. Kadro haricine çıkanları ve alay zabitlerini mağdur etmemekti.

7. Hürriyeti, sefahete şumulünü men ve âdâb-ı şeriatla tahdit ve avamın siyaset-i şer'î bildikleri yalnız kısas ve kat-ı yed haddini icra idi.

Fakat zemin bataklık ve dam ve plân serilmişti. Mukaddes olan itaat-i askeriye feda edildi. Üssü’l-esas esbab, fırkaların taraftarane ve garazkârane münakaşatı ve gazetelerin belâgat yerine mübalâğat ve yalan ve ifratperverane keşmekeşleri idi. Bu metâlib-i seb’ada, nasıl ki yedi renk çevrilse yalnız beyaz görünür, bunda da yalnız ziya-yı şeriat-ı beyzâ tecellî etti, fesadın önüne set çekti.

Elhasıl: Sekiz-dokuz ayda gazetelerin heyecan verici neşriyatıyla ve fırkaların cemiyetlere fedai yazmakla ve inkılabı vücuda getiren zevatın tahakkümatıyla ve itaat-i askeriyeye münafi olan hürriyet-i mutlaka efrada sirayetle ve âdâb-ı diniyeye muhalif zannettikleri şeyleri bazı dikkatsizlerin efrada telkinatıyla ve itaat bozulduktan sonra müstebitler, cahil mutaassıplar, dinde hassas, muhakeme-i akliyede noksan olanlar, iyilik zannıyla o bataklık zeminde tohum ekmeye başlamasıyla ve devletin umum siyaseti cahil efradın elinde kalmakla ve bir milyona yakın fişek havaya atılmakla ve dahil ve hariç müddeîler parmak vurmakla ortalık anarşistlik haline girdiğinden, bu hâdisenin istidad-ı tabiîsi, hercümerc ve müdahale-i ecnebî iken, min indillâh, ism-i şeriat, o müteaddit sebeplerden çıkan ervâh-ı habîse ve münteşireyi yuvalarına irca ile, on üç asırdan sonra bir mu’cize daha gösterdi.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âdâb-ı diniye : dine ait edep ve kurallar
âdâb-ı şeriat : Allah tarafından bildirilen hükümlerde belirtilen edep ve kurallar
anarşistlik : kargaşa işi, otorite tanımama eylemi
avam : halk tabakası
belâgat : sözün düzgün, kusursuz, hâlin ve makamın icabına göre söylenmesi
cemiyet : dernek
dahil : iç
efrad : fertler, kişiler
elhasıl : sonuç olarak, özetle
ervâh-ı habîse ve münteşire : her tarafa yayılmış ve kötü olan ruhlar
esbab : sebepler
fesad : bozulma
fırka : parti
garazkârane : maksatlı olarak
had : yasaklama, men etme; İslâm hukukunda Kur’ân ve Sünnet ışığında işlenen suçlar için belirlenen ve uygulanması zorunlu olan ceza
hâdise : olay
hariç : dış
hercümerc : karmakarışıklık, darmadağınıklık
hürriyet-i mutlaka : mutlak hürriyet; sınırsız özgürlük
icra : yerine getirme, uygulama
ifratperverane : aşırılığı severek
inkılâp : köklü değişiklik
irca : döndürme
ism-i şeriat : şeriat ismi; İslâmiyet adı
istidad-ı tabiî : müsait olan doğal gelişim
itaat : emre uyma
itaat-i askeriye : askerî itaat; askerin emre uyması
kat-ı yed : el kesme
keşmekeş : karışıklık
kısas : bir suç işleyenin kanun tarafından işlediği suçun aynıyla cezalandırılması
men’ : yasaklama
metâlib-i seb’a : yedi istek; 31 Mart Hâdisesinde ayaklananların yedi isteği
min indillâh : Allah tarafından
mu’cize : benzerini insanların yapmaktan âciz kaldığı olağanüstü hal, durum
muhakeme-i akliye : aklî muhakeme; birşeye karar vermede aklın iyi düşünmesi, değerlendirmesi
muhalif : aykırı, zıt
mukaddes : kutsal, yüce
mutaassıp : birşeye körü körüne bağlanan
mübalâğat : aşırılıklar, abartmalar
müdahale-i ecnebî : yabancı müdahalesi
müddeîler : iddiacılar, davacılar
münafi : aykırı
münakaşat : tartışmalar
müstebit : baskıcı, diktatör
müteaddit : birçok, çeşitli
neşriyat : yayın
sefahet : helâl olmayan zevk ve eğlenceye düşkünlük, beyinsizce davranış
sirayet : bulaşma, geçme
siyaset-i şer’î : İslâmın öngördüğü siyaset ve yönetim anlayışı
şümul : kapsama
tahakkümat : baskılar, zorbalıklar
tahdit : sınırlama
taraftarane : taraftarca, taraftar olarak
tecelli : belirme, görünme
telkinat : telkinler, fikir aşılamalar
umum : genel, bütün
üssü’l-esas : temel taşı, temel esas
vücuda getirmek : meydana getirmek
zemin : yer
zevat : zâtlar, kişiler
ziyâ-yı şeriat-ı beyzâ : şeriatın beyaz ışığı; İslâmın parlak nuru ve ışığı
âdâb-ı dindarane : dinî edep ve kurallar
alay : genel olarak üç taburdan oluşan askerî birlik
âli : yüksek
cesîm : büyük
cin ve ins : cinler ve insanlar
ehl-i kıyam : ayaklananlar, ihtilâl girişiminde bulunanlar, isyan edenler
esas tutmak : temel almak, temel kabul etmek
esbab : sebepler
esbab-ı adîde : çeşitli sebepler
esbâb-ı hariciye : dış sebepler
fırka : siyasî parti, grup
hak : doğru, doğruluk
hakikat : gerçek
Hakk : doğru, doğruluk; herşeyi hakkıyla yaratan, varlığı hak olan ve her hakkın sahibi olan Allah
hamiyet-i İslâmiye : İslâmiyeti koruma gayreti; İslâmın verdiği din, vatan, namus, hak, hukuk gibi değerleri koruma gayreti, duygusu
haysiyet-i askeriye : askerî şeref, onur ve itibar
hercümerc : karma karışık
hissiyat-ı askeriye : askerî duygular, hisler
indallah : Allah katında
insaniyet : insanlık
ism-i şeriat : şeriat ismi
istidad-ı tabiî : yaratılıştan gelen kabiliyet, fıtrî ve tabiî hazırlık, altyapı
lisân : dil
meydan-ı münakaşât : tartışma ve anlaşmazlıkların alanı, sahası
min indillâh : Allah katından
mu’cize : benzerini yapma hususunda başkalarını aciz ve hayrette bırakan olağanüstü şey
muhalif : aykırı, zıt
müheyya etme : hazırlama
mürteci : geriye yönelmek isteyen; gerici
müthiş : dehşet veren, korkunç, ürkütücü
nazar-ı mütâlâaya alınma : dikkatli bir şekilde incelenme
nısf : yarı
sâika : gök gürültüsü, yıldırım
sebebiyet veren : sebep olan
sukut-u musammem : düşmesi kararlaştırılmış, iktidardan düşürülmesine kesin karar alınmış
Sultan-ı mazlûm : suçsuz Sultan; İkinci Abdülhamid
şeriat-ı Muhammediye : Allah tarafından Hz. Muhammed (a.s.m.) vasıtasıyla bildirilen hükümlerin hepsi
tahakküm : baskı, zorbalık
tahtında : altında
tebdil : değiştirme
telkinat : telkinler, fikir aşılamalar
tenzil etmek : indirmek, düşürmek
tezahür : ortaya çıkma, görünme
vükelâ : vekiller; millet vekilleri
zabit : subay; rütbeli asker
Yükleniyor...