Hem de ihtiyaç denilen medeniyetin pederi ve terakkiyatın müessisi olan üstad-ı ihtiyaç, sillesini kaldırmış, size hükmediyor ki, ya hayat-ı hürriyetinizi bu sahrâ-yı vahşette yağmacılara vereceksiniz, veyahut meydan-ı medeniyette fen ve san’at balonuna, şimendiferine binerek istikbali istikbal ve o ecnebî ellerine geçen o emval-i müttefikayı istirdad ederek kâbe-i kemâlâta koşacaksınız.

Hem de İslâmiyet milliyeti denilen mâzi derelerinde ve hal sahrâlarında ve istikbal dağlarında hayme-nişin olan ve Salâhaddin-i Eyyûbî ve Celâleddin-i Harzemşah ve Sultan Selim ve Barbaros Hayreddin ve Rüstem-i Zal gibi ecdatlarınızdan emsalleri gibi dâhi kahramanlarla bir çadırda oturan bir aile gibi, herkesi başkasının haysiyet ve şerefiyle şereflendiren ve hayat-ı ulviyenin enmuzeci olan İslâmiyet milliyeti size emr-i kat’î ile emrediyor ki: Ta her biriniz umum İslâmın mâkes-i hayatı ve hâmi-i saadeti ve umum millet-i İslâmın ferdî bir misâl i müşahhası olunuz. Zira, maksadın büyümesiyle himmet de büyür. Ve hamiyet-i İslâmiyenin galeyanı ile ahlâk da tekemmül ve teâlî eder.

Hem de meşrutiyet-i meşrua denilen dünyada beşer saadetinin bir sebebi ve hâkimiyet-i milliyeyi temin ile makine-yi hayatın buharı olan hürriyetteki irade i cüz’iyeyi istibdat ve tahakkümün belâsından kurtaran meşveret-i şer’iyenin mayasıyla mayalandıran meşrutiyet-i meşrua sizi herkes gibi imtihana davet ediyor ki, sinn-i rüşde bülûğunuzu ve vasîye adem-i ihtiyacınızı görmek istiyor.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

beşer : insanlık
cehalet : cahillik
ecdat : atalar
ecnebî : yabancı
emr-i kat'î : kesin emir
emsal : benzer
emval-i müttefika : insanlığın ortak malı
enmuzec : örnek, model
fakr : fakirlik
fen ve san’at balonu : fen ve san’at uçağı (Balon, 20. yüzyılın başlarında hava taşımacılığında ileri teknolojiydi.)
fen : bilim; tecrübeye dayalı ve ispatla meydana gelmiş olan ilimler
ferdî : bireysel
gafil : dikkatsiz, bilinçsiz
galeyan : coşup taşma
hâkimiyet-i milliye : millî egemenlik
hal : şimdiki zaman
hâmi-i saadet : mutluluğun koruyucusu
hamiyet-i İslâmiye : İslâmî gayret; İslâmın insana kazandırdığı, din, vatan, hak, hukuk, aile gibi değerleri koruma duygusu, gayreti
hayat-ı hürriyet : hür hayat, özgür yaşam
hayat-ı ulviye : yüce hayat
hayme-nişin : göçebe, göçebe hayatı yaşayan
haysiyet : itibar, şeref
himmet : ciddi gayret, yardım
irade-i cüz'iye : cüz’î irade; şahsî özgürlük
İslâmiyet milliyeti : İslâm dini, şeriatı ve inancı
istibdat : baskı, zulüm
istikbal : gelecek zaman
istikbali istikbal (etme) : geleceği karşılama
istirdad etmek : geri almak, geri getirmek
kâbe-i kemâlât : olgunluk ve mükemmelliklerin kâbesi, merkezi
mâkes-i hayatı : hayatının aynası
makine-yi hayat : hayat makinesi; bir makine gibi büyük bir denge ve sistemle çalışan hayat
mâzi : geçmiş zaman
meşrutiyet-i meşrua : İslâmın ortaya koyduğu esaslar çerçevesinde kurulan ve uygulanan meşrutiyet yönetimi
meşveret-i şer'iye : İslâmın emrettiği kurallar çerçevesinde gerçekleştirilen danışma toplantıları
meydan-ı medeniyet : medeniyet meydanı; uygarlık alanı
millet-i İslâm : İslâm milleti; İslâm ümmeti
misâl-i müşahhası : somut örneği
müessis : kurucu
müteferrik : ayrı ayrı, dağınık; çeşitli
peder : baba
saadet : mutluluk
sahrâ : çöl
sahrâ-yı vahşet : vahşet sahrası; yalnızlık çölü
sille : tokat
şimendifer : tren
tahakküm : zorbalık
teâlî etmek : yükselmek, yücelmek
tekemmül : mükemmelleşme, olgunlaşma
temin : sağlama
terakkiyat : ilim ve medeniyet alanlarında elde edilen gelişmeler
umum İslâmın : bütün İslâmın, bütün Müslümanların
umum : bütün
üstad-ı ihtiyaç : ihtiyaç öğretmeni; insanı bir hoca gibi öğretip eğiten ihtiyaç
Yükleniyor...