Nefisperestlerin nazar-ı dikkatine

HAŞİYE Bir lokma kırk paraya; bir lokma on kuruşa... Ağza girmeden, boğazdan geçtikten birdirler. Yalnız birkaç saniye, ağızda bir fark var. Müfettiş ve kapıcı olan zaikataltif ve memnun etmek için birden ona gitmek, israfın en sefihidir.

Eskide, ekser İslâm aç değildi; tereffühe ihtiyar vardı. Şimdi açtır; telezzüze ihtiyar yoktur.
• • •

Lezzetperestlerin nazar-ı dikkatine

İnsan eski zamanını düşünse, ya lisânı veya kalbi, ya “Âh! Âh!” veya “Oh! Oh!” tahattur veya telâffuz edecektir.

“Âh!” müstetir elemin tercümanıdır. “Oh!” ruhta muzmer bir lezzet ve nimetin muhbiridir.

“Âh!”ı dedirten, lezaiz-i mâziyenin tasavvur-u zevalidir. Çünkü zeval-i elem, lezzet olduğu gibi, zeval-i lezzet de elemdir. Şairlerin divanları, tasavvur-u zeval-i lezzetten gelen bir elem-i fikrînin birer feryadıdır.

“Oh!” yani “Elhamdü lillâh” dedirttiren, âlâm-ı mâziyenin tasavvur-u zevali, verdiği lezzet-i ruhaniyenin unvanıdır. Demek muvakkat lezzetten ziyade, muvakkat eleme tebessüm etmeli, hoşgeldin demeli.
• • •
Evlenmeli

Bekârlık, bîkârların kârıdır. Bâkire, iki sülüs kadın, bir sülüs erkektir. Bekâr iki sülüs erkek, bir sülüs çocuktur. İzdivaç, tasfiye, tehzip eder.
• • •

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

HAŞİYE : Mugaddîlikte ikisi bir iken, hevesî san’atlar birinin kıymetine vergiler ilâve ediyor.
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

ekser : çoğunluk
elem : acı, keder
haşiye : dipnot, açıklayıcı not
hevesî : arzu ve isteklerle ilgili
ihrak etme : yakma
ihtiyar : tercih, seçim serbestliği
israf : savurganlık, ihtiyaç fazlası tüketim
lezzetperest : maddî mânevî zevk ve lezzet peşinde koşan, zevk ve lezzete düşkün
lisân : dil
mugaddîlik : gıdalı olma, besleyicilik
muhbir : haberci, haber veren
muzmer : gizli, saklı
müstetir : gizli, örtülü
nazar-ı dikkat : dikkatli bakış, bakma
nefisperest : nefsini aşırı seven, nefsin arzu ve isteklerine düşkün
sefih : akılsız, beyinsiz, ahmak, malını israf edip savuran
tahattur : hatırlama
taltif : ödüllendirmek, iyilik ve lütufta bulunmak
tâzip etmek : azap vermek
telâffuz etme : söyleme, ifade etme
telezzüz : lezzet alma; lüks hayat sürerek zevk içinde yaşama
tereffüh : lüks hayata düşkünlük; bol bol tüketerek refah bir hayat yaşama
zaika : tad alma duygusu, dil
zemherir : şiddetli ve yakıcı soğuk
âlâm-ı mâziye : geçmiş zamanın elemleri, acıları
bakire : evlenmemiş kadın
bekâr : evlenmemiş erkek
bîkâr : işsiz, kazançsız
bir sülüs : üçte bir
cemiyet : toplum, dernek
cihad : Allah için kutsal şeyleri koruma gayret ve mücadelesi
divan : şiir ya da manzume kitabı; klasik şairlerin şiirlerinin toplandığı kitap
elem : acı, keder
elem-i fikrî : düşünceye ait acı, düşünceyle ilgili acı, keder
elhamdü lillâh : Allah’a hamd olsun
evliyaullah : Allah'ın velî kulları, Allah dostları, Allah'ın salih kulları
harb : savaş
hasm : düşman
heder saymak : boş saymak, boşu boşuna gitmiş saymak
hüküm : yargı, karar
iki sülüs : üçte iki
istihfaf : hafife alma, küçük görme
izdivaç : evlenme, evlilik
lezaiz-i mâziye : geçmişteki lezzetler
lezzet-i ruhaniye : ruha ait lezzet, mânevî yönden alınan haz
meş’um : kötümser, kötü, çirkin
muhalefet : karşıt düşünce, farklı görüş
muvakkat : gelip geçici
şehadet : şehitlik, Allah rızası yolunda hayatını feda etmek
şüheda : şehitler, Allah yolunda ölenler
tasavvur-u zeval : birşeyin bittiğini, sona erdiğini düşünme
tasavvur-u zeval : yok olup gittiğini düşünme
tasavvur-u zeval-i lezzet : lezzetin sona ereceğini düşünme
tasfiye : arındırma, temizleme
tebessüm etme : gülümseme
tehzip : terbiye etme
tenkit etme : eleştirme
velî : Allah’ın sevgili kulu, Allah dostu
zeval-i elem : acı ve kederin sona ermesi
zeval-i lezzet : lezzetin sona ermesi
Yükleniyor...