Sonra, mezkûr âyetteki cümlelerin heyetleri ise: 1 ﴾اُولٰۤئِكَ﴿ kelimesi, uzaklarda bulunan şeyleri ihzar ederek mahsus ve meşhud olarak göstermek için kullanılan bir işaret aletidir.

Sual: Münafıkların اُولٰۤئِكَ ile ihzarlarında ne faide vardır?

Elcevap: Onların mezkûr cinayetlerini işiten sâmiin kalbinde hasıl olan nefret ve adavet öyle bir dereceye baliğ olmuş ki, onları gözüyle göreceği ve yüzlerine tüküreceği gelir ki, yüzlerine tükürmekle kalbi rahat olsun. İşte bunun için onlar اُولٰۤئِكَ dürbünüyle ihzar edilmiştir ki, sâmi yüzlerine tükürsün.

Sual: Münafıkların mahsus ve meşhud olmadıkları halde اُولٰۤئِكَ ile mahsus olarak gösterilmeleri ne suretle olur? Ve ne gibi bir faidesi vardır?

Elcevap: Münafıkların mezkûr cinayetlerle ve acip sıfatlarla ittisafları, onları öyle tecessüm ettirmiştir ki, hayalce mahsus ve meşhud ve hazır görünmektedirler. Ve şu mahsusiyetlerinden, onlara isnat edilen hükmün illeti de anlaşılır. Evet, hidayeti verip dalâleti almak gibi bir hükme elbette bir illet ve bir sebep lâzımdır. O illet ise, onların sebkat eden cinayetleri ve sıfatlarıdır. İşte, Kur’ân-ı Kerim, onları o sıfatlarla muttasıf olarak اُولٰۤئِكَ ile ihzar etmiştir ki, bu âyette onlara yükletilen hükmün illet ve sebebi sâmice malûm olsun.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : İşte onlar .
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

acip : tuhaf, şaşırtıcı
adavet : düşmanlık
baliğ : erişen, ulaşan
bilâkis : aksine, tersine
cihet : yön, taraf
dalâlet : hak yoldan sapkınlık
hasâret : zarar
hasıl olmak : oluşmak, meydana gelmek
heyet : bileşenler, bölümler
hidayet : doğru ve hak yol, İslâmiyet
ihzar etmek : hazıra getirmek, önüne getirmek
illet : asıl sebep, maksat
isnat etmek : dayandırmak
ittisaf : vasıflandırılma, nitelendirilme
mahsûs ve meşhud : hissedilir ve görülür olma, elle tutulur, gözle görülür hale getirme
mahsus : hissedilen; beş duyudan herhangi biriyle bilinen
malûm : bilinen, belli
meşhud : görünen
mezkûr : anılan, sözü geçen
muamele : davranış, iş
muttasıf : vasıflanmış, nitelendirilmiş
münafık : iki yüzlü, inanmadığı halde inanmış görünen kimse
rücu : dönme
sâmi : işiten, dinleyen
sebkat etmek : daha önce geçmek, zikredilmek
tarik-i hak : hak, doğru yol
tecessüm ettirmek : cisimleştirmek, maddî yapıya büründürmek
Yükleniyor...