İhtar: Herkesin bildiği 1 مَطَرٌ kelimesine, melûf olmayan 2 صَيِّبٌ kelimesinin tercihen zikredilmesi; o yağmurun katreleri güya birer musibet olup, onların ruh ve canlarına mermi gibi kasten atıldığına işarettir.

Sonra, yağmur, çıplak olan semâ cihetinden yağdığı herkesçe malûm olduğu halde 3 ﴾مِنَ السَّمَآءِ﴿ kaydıyla takyid edilmesi, ıtlak içindir. Yani, semâ kaydıyla yapılan tahsis, tamim içindir. Evet semânın kaydından anlaşılır ki, o yağmur bütün semânın ufkunu tutmuş, umumî bir şekilde yağıyor. Hiçbir yer o yağmurdan hâli kalmıyor.

Evet 4 مَا مِنْ دَآبَّةٍ فِى اْلاَرْضِ وَلاَ طَآئِرٍ يَطِيرُ بِجَناَحَيْهِ cümlelerinde dahi 5 دَآبَّةٍ’nin 6 فِى اْلاَرْضِ ile, 7 طَائِرٍ’in 8 يَطِيرُ ilâahir ile takyidleri, ıtlak ve tamim içindir.

Müfessir ünvanı taşıyan bazı adamlar, yağmur vesaire gibi yağan şeylerin semânın cirminden yağdığına zahip olmuşlar ve kocaman bir denizin de semâda bulunduğunu ilâve etmişler. Onları bu zehaba sevk eden, Kur’ân-ı Kerimin birkaç yerinde 9 مِنَ السَّمَآءِ kelimesinin bulunmasıdır. Halbuki, ashab-ı tahkik ve erbab-ı belağatçe en uygun mânâ مِنْ ile 10 سَمَآءِ arasında 11 جِهَةِ lafzının takdiriyle, yağmurların semâ cirminden değil, semâ cihetinden nâzil olduğuna hükmetmektir.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Yağmur.
2 : Sağnak yağan yağmur.
3 : Gökyüzünden.
4 : “Yerde hareket eden hiçbir hayvan, havada kanat çırpan hiçbir kuş yoktur ki...” En’âm Sûresi, 6:38.
5 : Yerde hareket eden küçük hayvan.
6 : Yeryüzünde.
7 : Bir kuş.
8 : Uçuyor.
9 : Gökyüzünden.
10 : Gökyüzü.
11 : Bir yön.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: 16. âyetin tefsiri / Sonraki Risale: 21-22. âyetin tefsiri
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

ashab-ı tahkik : gerçeği ilmen derinlemesine araştıran ve delilleriyle bilen âlimler
cihet : taraf, yön
cirm : gezegen, gök cismi
erbab-ı belağat : belağatçılar; belağat ilminin inceliklerini iyi bilen söz ve ifade uzmanları
hâli : boş
ıtlak : kayıtsız, sınırsız, mutlak olma; teklik, çokluk veya nitelik gibi şeylere bakılmaksızın kullanıldığı mânâya delâlet eden lâfız; kitap kelimesi gibi
ihtar : hatırlatma, ikaz
ilâahir : sonuna kadar
katre : damla
lafz : ifade, söz
malûm : bilinen
melûf : alışılmış
musibet : belâ, sıkıntı
müfessir : Kur’ân-ı Kerimi mânâ bakımından tefsir eden, yorumlayan âlim kimse
nâzil olmak : inmek, yağmak
semâ : gökyüzü
tahsis : hâs kılma, özelleştirme; genel bir mânâ ve hüküm ifade eden bir sözü, belirli bir hükme mahsus kılma, belirli bir mânâda kullanma
takdir : bir ifadede zikredilmediği halde sözün gelişi olarak o sözün altında kastedilen mânâyı belirtme, gösterme
takyid : sınırsız, genel bir mânâ ifade eden bir sözü, nitelik, durum, gaye ve belirli şartlara bağlı olarak bir mânâya gelecek şekilde sınırlama
tâmim : umumileştirme, genelleme; bir hükmü aynı cinsin bütün fertlerine verme
umumî : genel, her tarafta
zahip olmak : görüşünde olmak, anlayışına kapılmak
zehab : bir fikre veya zanna kapılma
Yükleniyor...