Sual: Berk, zulmetleri dağıtan ziyadar bir ateştir. Onlar onun ziyasından istifade etmediler mi?

Elcevap: Bir faide ve bir menfaat görmeleri şöyle dursun, berkin zararından ve belâsından korktular diye Kur’ân-ı Kerim bu cümle ile o mukadder suale cevap vermiştir.

Kurbiyeti ve yakınlığı ifade eden 1 يَكَادُ kelimesinin bu cümlede delâlet ettiği mânâ şöyledir: Gözlerini hatfedecek, yani kaptıracak ve kör edecek esbap mevcut olduğuna rağmen, her nasılsa bir mâniden dolayı henüz kör olmamışlardır. Kaptırmak mânâsını ifade eden يَخْطَفُ kelimesinde pek güzel ve lâtif bir belagat vardır. Şöyle ki: Eşyanın suretlerini alıp getirmek için gözün gönderdiği ziya, esnâ-yı rahta eşyaya yetişmezden evvel, birden bire şimşek çakar; o şimşek kapıcı bir kuş gibi gözdeki o ziyayı alır, götürür. Veya gözün şuaı, eşyanın şekillerini alıp getirirken, gecenin gözü hükmünde olan şimşek kemal-i sür’atle hücum ederek gözün elinden o şekilleri alır, götürür. Sanki, zulmeti kaldırmakla eşyayı gösteren şimşek, o bedbahtların eşyayı görmelerine razı olmadığından, onların gözlerinin şuaından o şekilleri alıp götürüyor.

2 عُيُونٌ kelimesine tercihen zikredilen 3 اَبْصَارَهُمْ ünvanı, Kur’ân’ın beyan ettiği kat’î burhanlara karşı körlük gösteren münafıkların basiret ve kalblerindeki kötü niyetlerini ve amellerini yad ettirmekle teşhir etmek içindir. Zira, göz kalbin âyinesidir. Kalbin muzmeratı gözde görünür.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Neredeyse.
2 : Gözler.
3 : Onların gözleri.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: 16. âyetin tefsiri / Sonraki Risale: 21-22. âyetin tefsiri
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

amel : davranış, iş
basiret : kalp gözü
bedbaht : kötü bahtlı, talihsiz
belâgat : sözün düzgün, kusursuz, hâlin ve makamın icabına göre söylenmesi
berk : şimşek
beyan etmek : açıklamak
burhan : güçlü ve sarsılmaz kesin delil
delâlet etmek : delil olmak, işaret etmek
esbap : sebepler
esnâ-yı rah : yolculuk esnasında
eşya : şeyler, varlıklar
hatfetme : kamaştırma, kapma
istifade : faydalanma, yararlanma
kat’î : kesin, şüphesiz
kemal-i sür’at : hızlı bir şekilde
kurbiyet : yakınlık
lâtif : ince, hoş, güzel
mevcut : var
mukadder : gr. lâfız olarak zikredilmediği halde gizli olarak kastedilen
muzmerat : örtülü, gizli şeyler
münafık : iki yüzlü, inanmadığı halde inanmış görünen kimse
şua : ince ışık huzmesi
teşhir etmek : sergilemek
teşkil eden : oluşturan, meydana getiren
yad ettirmek : hatırlatmak
zira : çünkü
ziya : ışık
ziyadar : parlak, aydınlık
zulmet : karanlık
Yükleniyor...