İhtar: Sem’in müfred olarak, basarın cem olarak zikirleri işitilen bir, görünen çok olduğuna işarettir. Evet, söylenilen sözler birer birer kulağa girer, öyle işitilir. Fakat çok şeyler bir defa bakmakla göze görünür.

1 ﴾اِنَّ اللّٰهَ عَلٰى كُلّ ِ شَىْءٍ قَدِيرٌ﴿ Bu cümledeki nükteler ve işaretler: Evvelâ, bu cümle münafıkları ve yolcuları istilâ eden dehşetin hakikat olduğuna bir fezleke ve bir hülâsadır. Ve bu hülâsadan anlaşılır ki, yolcuların ahvâli, münafıkların ahvâlini tamamıyla temsil ettiği ve herbir halleri yolcuların hallerinde göründüğü gibi, herbir zerrede ve herbir halde kudret-i İlâhiyenin de tasarrufu görünür.

Tahkiki ifade eden اِنَّ dahil olduğu hükmün sabit ve sarsılmaz hakîkatlerden olduğuna delâlet ettiği gibi, meselenin azametini ve vüs’atini ve dikkatini ve nev-i beşerin bu gibi meselelerde aciz, zayıf ve kàsır olduğunu remzen gösteriyor. Çünkü bu gibi yakinî meselelerde tereddüdü intaç eden, ancak vehimlerdir. Vehimleri tevlit eden zafiyet, acz, kusurdur; bunlar ise insanın tıynetiyle yoğrulmuş sıfatlardır.

اَللّٰهُ Lâfza-i Celâlinin burada sarahaten zikredilmesi, bu cümledeki hükmü ispat eden delile işarettir. Çünkü bütün mevcudat, taht-ı tasarrufunda ve daire-i şumulünde bulunan kudret, sair sıfatlar gibi Ulûhiyetin lâzimesidir.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “Şüphesiz ki Allah'ın her şeye gücü yeter.” Bakara Sûresi, 2:20.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: 16. âyetin tefsiri / Sonraki Risale: 21-22. âyetin tefsiri
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âciz : güçsüz, zayıf
acz : acizlik, güçsüzlük
adem : hiçlik, yokluk
ahvâl : haller, durumlar
azamet : büyüklük, yücelik
basar : görme
cem : gr. çoğul
daire-i şumul : kapsam dairesi
delâlet etmek : delil olmak, işaret etmek
delil : işaret, alâmet; kendisine, doğru bir bakış açısıyla bakıldığında istenilen hedefe ulaştıran şey
esbap : sebepler
eşya : şeyler, varlıklar
fezleke : fihriste, özet
hakikat : asıl, gerçek
hülâsa : özet
ihtar : hatırlatma, ikaz
intaç etmek : sonuç vermek
istilâ etmek : işgal etmek, kaplamak
kasır : zayıf, eksik, yetersiz
kudret : Allah’ın güç ve iktidarı
kudret-i İlâhiye : Allah’ın güç ve iktidarı
Lâfza-i Celâl : “Allah” kelimesi
lâzime : gereği, birbirinden asla ayrılmaz iki şeyden birisi
mevcudat : varlıklar
müfred : gr. tekil
münafık : iki yüzlü, inanmadığı halde inanmış görünen kimse
müsebbebat : sebeplere bağlı olarak ortaya çıkan şeyler, neticeler, sonuçlar
nev-i beşer : insanlık, insan türü
nizam : düzen, kanun
nükte : ince ve derin mânâ
remzen : gizli bir mânâyı ince bir işaretle göstererek
sarahaten : açıkça
sem’ : işitme
tahkik : kesinilk; muhakkak olma, şüphesizlik
taht-ı tasarruf : tasarrufu altında
tasarruf : dilediği gibi kullanma, icraat ve faaliyet gösterme
tevlit etmek : doğurmak
tıynet : huy, yaratılış
ulûhiyet : ibadete ve itaat edilmeye lâyık olma, ilâhlık
vehim : kuruntu, zan
vüs’at : genişlik
yakinî : şüphe edilmeyecek derecede kesin
zerre : atom, maddenin en küçük parçası
عَلٰى : üstünlük bildirir
Yükleniyor...