عَلٰى kelimesinden anlaşılır ki, ademden eşyayı çıkaran kudret, o eşyamühmel ve başıboş bırakmaz. Ancak hikmetin murakabesi ve nezareti altında terbiye eder ve ettirir.

1 كُلِّ edatından anlaşılır ki, esbabın bütün eserleri ve hâsıl-ı bilmasdar denilen ef’âl-i ihtiyariyeye terettüp eden eserler, tamamen kudrete bağlıdır. Mevcuda ve mevcudata, şey ve eşya denilmesi meşiet-i ilâhiyenin taallûkundan neş’et ettiğine nazaran 2 شَىْءٍ tabirinden anlaşılır ki, eşya vücuda geldikten sonra da Saniden alâkası kesilmez. Vücudun tekerrüründen ibaret olan bekaları için daima Sanie muhtaçtırlar.

3 قَادِرٌ kelimesine bedel, sübut ve devamı ifade eden 4 قَدِيرٌ sigasından anlaşılır ki, kudret, makdurat nisbetinde olmayıp, kudretin daire-i tasarrufu pek geniştir. Hem kudret zâtiyedir, tagayyürü kabul etmez. Hem aynı zamanda kudret lâzimedir, ziyade ve noksan olmaz. Hem kudret, Rezzak, Gaffar, Muhyî, Mümit gibi sıfât-ı fiiliyenin mercii ve mizanıdır.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Her, hep
2 : Şey.
3 : Dilediği gibi yapmaya gücü yeten, dilerse yapan, dilemezse yapmayan, hiçbir surette âciz olmayan kudret ve iktidar sahibi Allah.
4 : Kudreti sınırsız olan, dilediğini dilediği şekilde yapan Allah.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: 16. âyetin tefsiri / Sonraki Risale: 21-22. âyetin tefsiri
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

bekà : devamlılık, kalıcılık
daire-i tasarruf : tasarruf etme, dilediği şeyi yapma dairesi
edat : tek başına bir anlam ifade etmeyen, kullanıldığı kelimelerle sebep, sonuç, vasıta benzerlik vb. bakımlardan ilişkisi olan kelime (dahi, gibi, için vs.)
ef’âl-i ihtiyariye : kulun irade ve isteğiyle yapılan davranışlar, fiiller
esbab : sebepler
eşya : şeyler, varlıklar
Gaffâr : ne kadar çok ve büyük olursa olsun, dilediği kullarının her türlü suç ve günahını defalarca bağışlayan Allah
hâsıl-ı bilmasdar : bir şeyin kaynağından ortaya çıkan, gerçek tesir sahibinden meydana gelen sonuç; varmak fiili masdar, acı ise hâsıl-ı bilmasdardır
hikmet : fayda, gaye; herşeyin belirli gayelere yönelik olarak, mânâlı, faydalı ve tam yerli yerinde olması
kudret : Allah’ın güç ve iktidarı
lâzime : gereklilik, zorunlu olarak ayrılmaz nitelik
makdûrat : kader programıyla takdir edilen, belirlenen şeyler
merci : başvurulacak, sığınılacak yer
meşiet-i ilâhiye : Cenâb-ı Hakkın irade ve dilemesi
mevcud : var
mevcudat : varlıklar
mizan : ölçü
Muhyî : bütün canlılara hayat veren Allah
murakabe : gözetim, kontrol
mühmel : ihmal edilmiş, başıboş bırakılmış
Mümît : ölümü yaratan, diriltip can verdiği varlıkları vakti gelince öldüren Allah
nazaran : bakarak, –göre
neş’et etmek : doğmak, meydana gelmek
nezaret : gözetim
nisbet : bağ
Rezzâk : bütün varlıkların rızıklarını bol bir şekilde tekrar tekrar veren ve ihtiyaçlarını karşılayan Allah
Sâni : herşeyi mükemmel ve san’atlı bir şekilde yaratan Allah
sıfât-ı fiiliye : Cenab-ı Hakka mahsus fiili sıfatlar
siga : kip, kalıp
sübut : sabit olma, kesin olarak var olma
taallûk : bağlanmak, ilişme, ilişik olma
tagayyür : değişme
tekerrür : tekrarlanma
terbiye etme : yetiştirme, ihtiyaçları karşılama
terettüp etmek : sonuç olarak ortaya çıkmak, neticelenmek
vücud : varlık, var oluş
zâtiye : bizzat var olan öz nitelik; sıcaklığın, ateşin kendi zâtında var olması gibi
ziyade : fazla
Yükleniyor...