Ey arkadaş! Sâni-i Zülcelâl, Vâhid ve Vâcibü’l-Vücud olduğu gibi, bütün sıfât-ı kemâliye ile de muttasıftır. Zira âlemde ve masnuatta bulunan kemâlât tamamıyla Sâniin kemâlinden tecellî eden gölgeden muktebestir. Öyleyse, Sânide bulunan cemâl, kemâl, hüsün, umum kâinatta bulunan umum cemallerden, kemallerden, hüsünlerden gayr-ı mütenâhi derecelerle yüksektir. Zira ihsan, in’âm edenin servetinden doğar ve servetine delildir. İcad, icad edenin vücuduna delâlet eder. İcab, mûcibin vücuduna burhandır. Verilen hüsün, verenin hüsnüne delildir.
Ve keza, Sâni-i Zülcelâl, bütün nevakıstan pâk ve münezzehtir. Çünkü noksaniyet, maddiyatın mahiyetlerindeki istidadın kılletinden ileri gelir. Halbuki Cenâb-ı Hak, maddiyattan değildir.
Ve keza, Sâni-i Kadîm-i Ezelî, kâinatın ihtiva ettiği eşyanın cismiyet, cihetiyet, tagayyür, temekkün gibi istilzam ettikleri levazım ve evsaftan berî ve münezzehtir. Kur’ân-ı Kerim, şu iki hakikate “Allah’a misil yapmayın” mânâsına olan 1 فَلاَ تَجْعَلُوا ِللّٰهِ اَنْداَدًا âyetiyle işaret etmiştir.
Delil-i imkânî: Bu âyetin, Sâniin vücuduna işaret eden delillerden birisi de delil-i imkânîdir ki, 2 وَاللّٰهُ الْغَنِىُّ وَاَنْتُمُ الْفُقَرَاۤءُ âyetiyle işaret edilmiştir.
Bu delilin hülâsası: Kâinatın ihtivâ ettiği zerrelerden herbirisinin gerek zâtında, gerek sıfâtında, gerek ahvâlinde ve gerek vücudunda gayr-ı mütenâhi imkânlar, ihtimaller, müşkilâtlar, yollar, kanunlar varken, birden bire o zerre, gayr-ı mütenâhi yollardan muayyen bir yola sülûk eder. Ve gayr-ı mahdud hallerden, bir vaziyete girer.
Ve keza, Sâni-i Zülcelâl, bütün nevakıstan pâk ve münezzehtir. Çünkü noksaniyet, maddiyatın mahiyetlerindeki istidadın kılletinden ileri gelir. Halbuki Cenâb-ı Hak, maddiyattan değildir.
Ve keza, Sâni-i Kadîm-i Ezelî, kâinatın ihtiva ettiği eşyanın cismiyet, cihetiyet, tagayyür, temekkün gibi istilzam ettikleri levazım ve evsaftan berî ve münezzehtir. Kur’ân-ı Kerim, şu iki hakikate “Allah’a misil yapmayın” mânâsına olan 1 فَلاَ تَجْعَلُوا ِللّٰهِ اَنْداَدًا âyetiyle işaret etmiştir.
Delil-i imkânî: Bu âyetin, Sâniin vücuduna işaret eden delillerden birisi de delil-i imkânîdir ki, 2 وَاللّٰهُ الْغَنِىُّ وَاَنْتُمُ الْفُقَرَاۤءُ âyetiyle işaret edilmiştir.
Bu delilin hülâsası: Kâinatın ihtivâ ettiği zerrelerden herbirisinin gerek zâtında, gerek sıfâtında, gerek ahvâlinde ve gerek vücudunda gayr-ı mütenâhi imkânlar, ihtimaller, müşkilâtlar, yollar, kanunlar varken, birden bire o zerre, gayr-ı mütenâhi yollardan muayyen bir yola sülûk eder. Ve gayr-ı mahdud hallerden, bir vaziyete girer.
Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:
1 : “Sakın Allah’a eş ve ortaklar koşmayınız.” Bakara Sûresi, 2:22.
2 : “Allah hiçbir şeye muhtaç olmayan ganîdir; siz ise muhtaçsınız.” Muhammed Sûresi, 47:38.
2 : “Allah hiçbir şeye muhtaç olmayan ganîdir; siz ise muhtaçsınız.” Muhammed Sûresi, 47:38.
Önceki Risale: 17-20. âyetin tefsiri / Sonraki Risale: 23-24. âyetin tefsiri