Ve gayr-ı mâdud sıfatlardan bir sıfatla vasıflanır. Ve doğru bir kanun üzerine mukadder bir maksada harekete başlar. Ve vazife olarak uhdesine verilen herhangi bir hikmet ve bir maslahatı derhal intaç eder ki, o hikmet ve o maslahatın husule gelmesi, ancak o zerrenin o çeşit hareketiyle olabilir. Acaba o kadar yollar ve ihtimaller arasında o zerrenin macerası, lisan-ı haliyle, Sâniin kast ve hikmetine delâlet etmez mi?

İşte herbir zerre, müstakillen, kendi başıyla Sâniin vücuduna delâlet ettiği gibi, küçük-büyük herhangi bir teşekküle girerse veya hangi bir mürekkebe cüz olursa, girdiği ve cüz olduğu o makamlarda kazandığı nisbete göre Sâniine olan delâletini muhafaza eder.

Bu âyetin mâkabliyle cihet-i irtibatına gelince: Vakta ki Kur’ân-ı Kerim, birincisi müttakî mü’minler, ikincisi inatlı kâfirler, üçüncüsü ikiyüzlü münafıklar olmak üzere insanları üç kısma ayırdı ve aralarında taksimat ve teşkilât yaptı ve herbir kısmın sıfatını ve âkıbetini beyan etti. Sonra 1 يَاۤ اَيُّهَا النَّاسُ اعْبُدُوا âyetiyle her üç kısma tevcih-i hitap ederek onları ibadete emir ve dâvet etti. Demek, bu âyetin evvelki âyetlere terettübü ve onları takip etmesi, hâne ve binanın, mühendisin krokisine; amelin ilme; kazanın kadere terettübü ve birbirini takip etmeleri gibidir. Evet, evvelki âyetlerde yapılan teşkilât ve taksimat, kroki ve plândan sonra bu âyette ibadet binasının yapılmasına emredilmiştir ve o âyetlerde verilen bilgi ve malûmattan sonra, bu âyette, amel ve ibadete emredilmiştir. Ve onlarda yazılan sıfat ve istihkaklara göre, burada, emir ve nehiylerle hükümler verilmiştir. Ve keza, evvelki âyetlerde insanların taksimatı, ahvâl ve sıfâtı zikredildikten sonra, makamın iktizasıyla, bu âyet onları takip etmiştir.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “Ey insanlar, ibadet ediniz.” Bakara Sûresi, 2:21.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: 17-20. âyetin tefsiri / Sonraki Risale: 23-24. âyetin tefsiri
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

ahvâl : haller, durumlar
akıbet : netice, son
beyan etmek : açıklamak
cihet-i irtibat : alâka, bağlantı yönü
cüz : kısım, parça
delâlet : delil olma, gösterme
fırka : grup, topluluk
gayr-ı mâdud : sayısız
hikmet : fayda, gaye; Allah’ın her şeyi belirli gayelere yönelik olarak, mânâlı, faydalı ve tam yerli yerinde yaratma sıfatı
husule gelmek : meydana gelmek
iktiza : gerektirme, bir şeyin gereği
intaç etmek : sonuç vermek
istihkak : lâyık olma, hak etme
kader : Allah’ın meydana gelecek hadiseleri olmadan önce bilmesi, takdir etmesi, plânlaması
kaza : olacağı Allah tarafından bilinen ve takdir olunan şeylerin zamanı gelince yaratılması
keza : bunun gibi
kroki : bir konu veya nesnenin başlıca özelliklerini yansıtacak biçimde hazırlanmış taslağı
lisan-ı hal : hal dili
mâkabli : geçmişi, öncesi
maksad : gaye, amaç
malumât : bilgiler
maslahat : fayda
muhafaza etmek : korumak
mukadder : takdir olunmuş, belirlenmiş
münafık : iki yüzlü, inanmadığı halde inanmış görünen kimse
mürekkeb : birden fazla unsurdan oluşmuş; birleşik
müstakil : bağımsız, başlı başına
müttaki : takva ehli; Allah’tan korkan ve Onun emir ve yasaklarına titizlikle uyan
nehiy : yasaklama
nisbet : bağ
Sâni : herşeyi san’atlı ve mükemmel bir şekilde yaratan Allah
sıfât : nitelikler, özellikler
sıfat : özellik, vasıf
taksimat : kısımlara ayırma
terettüb : gerekli olma, bir şeyin gereği olarak ortaya çıkma, sonuç verme
teşekkül : oluşma, oluşum
teşkilât : bir şeyi kısımlardan oluşturmak
tevcih-i hitap : sözü birine yöneltme, birine hitap etme
uhde : üzerine alma, yükümlülük
vakta : ne vakit
vücud : Allah’ın varlığı
zerre : atom, maddenin en küçük parçası
Yükleniyor...