1 ﴾اُعْبُدُوا﴿ nidaya cevaptır. Mü’min, kâfir, münafık olan geçen tabakalar nida ile çağırıldıklarından, اُعْبُدُوا emri devam, itaat, ihlâs, tevhid gibi, her tabakaya münasip bir mânâyı ifade eder.

2 ﴾رَبَّكُمْ﴿ Rab ünvanı اُعْبُدُوا ile teklif edilen ibadete bir illet ve bir sebebe işarettir. Yani, “Sizin terbiyeniz Rabbinizin elinde olduğundan, daima Ona muhtaçsınız. Ve terbiyenize lâzım olan bütün levazımatı veren Odur. Onun, o nimetlerine şükür lâzımdır. Şükür ise ancak ibadettir.”

3 ﴾لَّذِى خَلَقَكُمْ﴿ esmâ-i müphemeden olduğu için, merci ve medlûlü ancak sıla denilen dahil olduğu cümle ile malûm olur.

Meselâ; 4 اَلَّذِى جَاۤئَكَ denildiği zaman, gelen adamın yalnız sana gelmekle malûmiyeti var, başka cihetten malûmiyeti yoktur. Binaenaleyh, burada رَبِّ kelimesinin اَلَّذِى ile vasıflandırılması Cenâb-ı Hakkın marifeti, hakikatiyle olmayıp ancak ef’âl ve âsârıyla olduğuna işarettir.

İcad, inşa veya başka bir kelimeye tercihan yaratılışın güzel şeklini ifade eden 5 خَلَقَ tâbiri, insanlardaki istidadın sedad ve istikametçe ibadete elverişli olduğuna işarettir. Ve keza ibadet, yaratılışın ücreti ve neticesidir. Bu itibarla sevap, ibadetin ücreti olmayıp, ancak Cenâb-ı Hakkın kereminden olduğuna işarettir.

6 ﴾وَاَلَّذِينَ مِنْ قَبْلِكُمْ﴿ Merci ve medlûlünün adem-i malûmiyetine delâlet eden اَلَّذِينَ evvelki insanların ölümle mahvolup gittiklerine ve onların ahvâlini bildirecek bir bilgi olmadığına ve yalnız sizin gibi bir kısım mahlûklar onların yerlerine gelmekle, o mahvolan insanların tarifleri mümkün olduğuna işarettir.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : İbadet ediniz.
2 : Rabbiniz.
3 : Sizi yaratan.
4 : Size gelen.
5 : Yarattı.
6 : Sizden öncekileri de.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: 17-20. âyetin tefsiri / Sonraki Risale: 23-24. âyetin tefsiri
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

adem-i malûmiyet : bilinmemezlik, belirsizlik
âsâr : eserler, varlıklar
binaenaleyh : bundan dolayı
Cenâb-ı Hak : Hakkın ta kendisi olan sonsuz şeref ve yücelik sahibi Allah
cihet : yön, taraf
delâlet : delil olma, gösterme
ef’âl : fiiler, işler
esmâ-i müpheme : gr. ism-i mevsuller; mânâsı kapalı isimler; yalnız başına müstakil bir mânâ taşımayan ancak kendinden sonra gelen cümle ile (sıla cümlesi) birlikte bir mânâ içeren isimler
hakikati : Zâtı, kendisi, aslı
icad : var etme, yaratma
ihlâs : samimiyet
inşa : mevcut unsurlardan bir şey yapma, yaratma
istidad : ruhî özellik, yetenek
istikamet : doğruluk
itibarla : özellikle
kerem : cömertlik, ikram, bağış
keza : bunun gibi
levazımat : gerekli şeyler, ihtiyaçlar
malûm : bilinen, belli
mâlûmiyet : bilinir olma, bilinmişlik
marifet : Allah’ı bilme, tanıma
medlûl : delâlet olunan, gösterilen mânâ
merci : bağlantılı olduğu yer, dönüş yeri
nida : sesleniş
Rab : herbir varlığa yaratılış gayelerine ulaşmaları için muhtaç olduğu şeyleri veren, onları terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulunduran Allah
sedad : doğruluk
sıla : gr. sıla cümlesi; Arapça’da “ellezî=öyleki” gibi müphem isimlerden hemen sonra gelip öncesini açıklayan cümle
tâbir : ifade, söz
terbiye : belli bir amaca erişecek şekilde geliştirme, olgunluğa kavuşturma
tercihan : tercih olarak
tevhîd : birleme; her şeyin bir olan Allah’a ait olduğunu bilme ve ilân etme
Yükleniyor...