1 تَتَّقُونَ Takvâ, tabakat-ı mezkûrenin ibadetlerine terettüp ettiğinden, takvânın bütün kısımlarına, mertebelerine de şâmildir. Meselâ, şirkten takvâ; kebairden, mâsivaullahtan kalbini hıfzetmekle takvâ; ikabdan içtinap etmekle takvâ; gazabtan tahaffuz etmekle takvâ. Demek تَتَّقُونَ kelimesi bu gibi mertebeleri tazammun eder.

Ve keza, ibadetin ancak ihlâs ile ibadet olduğuna ve ibadetin mahzan vesile olmayıp maksud-u bizzat olduğuna ve ibadetin sevap ve ikab için yapılmaması lüzumuna işarettir.

2 ﴾اَلَّذِى جَعَلَ لَكُمُ اْلاَرْضَ فِراَشًا وَالسَّمَاۤءَ بِنَاۤءً﴿ Kur’ân-ı Kerim, bu cümle ile beyan ettiği kudret-i İlâhiyenin azametiyle insanları ibadete teşvik edip heyecana getiriyor. Şöyle ki: Ey insanlar! Arz ve semayı sizlere muti ve hizmetkâr yapan Zât, yaptığı şu iyiliğe karşı ibadete müstehaktır; ibadetini ediniz!

Ve keza, insanların faziletine ve yüksek bir kıymete mâlik olduğuna ve indallah mükerrem bulunduğuna bir imadır. Sanki beşere emrediyor: Ey beşer! Yüksek ve alçak bütün ecramı sizin istifadenize tahsis etmekle sizlere bu kadar îzaz ve ikramlarda bulunan Cenâb-ı Hakka ibadet ediniz ve sizlere yaptığı keramete karşı liyakatinizi izhar ediniz!

Ve keza esbap ve tabiata tesirin verilmesini reddediyor. Şöyle ki: Ey insan! Şu gördüğünüz yerler, gökler, sıfatlarıyla beraber, bir Hâlıkın halkıyla, kastıyla, tahsisiyle ve bir Nâzımın nazmıyla husule gelip bu intizamı bulmuşlardır. Kör tabiatın bu kadar büyük şeylerde yeri olmadığı gibi en küçük şeylerde de yeri yoktur.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Takvâya ulaşırsınız.
2 : “Rabbiniz sizin için yeryüzünü bir döşek, gökyüzünü de dam yaptı.” Bakara Sûresi, 2:22.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: 17-20. âyetin tefsiri / Sonraki Risale: 23-24. âyetin tefsiri
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

arz : dünya
azamet : büyüklük, yücelik
beşer : insan
beyan : açıklama
Cenâb-ı Hak : Hakkın ta kendisi olan sonsuz şeref ve yücelik sahibi Allah
ecram : gök cisimleri, yıldızlar, gezegenler
esbap : sebepler
fazilet : erdem, üstünlük
gazab : ceza, azap
Hâlık : herşeyi yaratan Allah
halk : yaratma
hıfzetmek : korumak
hizmetkâr : hizmetçi
husule gelmek : oluşmak, meydana gelmek
içtinap etmek : kaçınmak
ihlâs : içtenlik, samimiyet; ibadet ve davranışlarda sadece Allah’ın rızasını gözetme
ikab : ağır ceza, azap
ikram : bağış, iyilik, lütuf
îma : gizli ve ince bir mânâyı işaret etme, gösterme
indallah : Allah katında
intizam : disiplin, düzen
istifade : faydalanma, yararlanma
îzaz : aziz kılma, yüceltme, ihsan etme
izhar : açığa çıkarma, gösterme
kast : bilerek ve isteyerek yapma
kebâir : büyük günahlar
keramet : ikram, bağış
keza : bunun gibi
kudret-i İlâhiye : Allah’ın güç ve iktidarı
liyakat : lâyık olma
mahzan : tamamen, sırf
maksud-u bizzat : asıl istenilen, maksadın tâ kendisi
mâlik : sahip
mâsivaullah : Cenâb-ı Hakkın dışındaki her şey
mutî : itaatkâr, emre uyan
mükerrem : ikram edilmiş
müstehak : lâyık
Nâzım : bütün kâinat ve varlık âlemini bir fayda ve gayeye göre düzenleyen Allah
nazm : düzenleme, tertip etme
semâ : gök
sıfat : özellik, nitelik
şâmil : içine alan, kapsayan
şirk : Allah’a ortak koşma
tabakat-ı mezkûre : adı geçen, ifade edilen tabakalar, sınıflar
tabiat : canlı cansız bütün varlıklar, maddî âlem
tahaffuz etmek : korumak
tahsis : tercih etme, seçme, mahsus kılma
takvâ : Allah’tan korkup emir ve yasaklarına titizlikle uyma
tazammun etmek : içine almak, kapsamak
terettüp etme : gerekli olma, sonuç olarak ortaya çıkma, neticelenme
Yükleniyor...