Ve keza فِرَاشًا tâbirinden anlaşılıyor ki, arz, taş gibi katı ve sert değildir ki kabil-i süknâ olmasın; ve su gibi mâyi de değildir ki, ziraat ve istifadeye kàbil olmasın. Belki orta bir vaziyette yapılmıştır ki, hem mesken, hem mezraa olsun. Bu iki faidenin taht-ı temine alınması, elbette ve elbette bir maksat, bir hikmet ve bir nizam ile olabilir.

1 وَالسَّمَاۤءَ بِنَاءً Semanın, insanlara bir sakf, bir dam gibi yapılması, yıldızların o damda asılı kandiller gibi olmalarını istilzam eder ki, teşbih tamam olsun. Öyleyse gayr-ı mütenâhi şu boşlukta dağınık bir şekilde yıldızların bulunması, akılları hayrette bırakan nizam ve intizamlı vaziyetleri kör tesadüfe isnad edilemez.

S - İnsan, arza nisbeten bir zerredir. Arz da kâinata nazaran bir zerredir. Ve keza, insanın bir ferdi, nev’ine nisbeten bir zerredir; nev’i de, sâir ortakları bulunan envâ içinde bir zerre gibidir. Ve keza, aklın düşünebildiği gayeler, faideler hikmet-i ezeliye ve ilm-i İlâhîdeki faidelere nisbeten bir zerreden daha aşağıdır. Binaenaleyh, böyle bir âlemin insanın istifadesi için yaratılmış olduğu akla giremez.

C - Evet, zahire bakılırsa insan bir zerre hükmündedir. Fakat insanın taşıdığı ruha, kafasına taktığı akla, kalbinde beslediği istidatlara nazaran bu âlem-i şehadet dardır, istiab edemez. Ancak o ruhun arzularını ve o aklın fikirlerini ve o istidatların meyillerini tatmin ve temin edecek âlem-i âhirettir.

Ve keza, istifade hususunda müzahame, mümanaa ve tecezzî yoktur; bir küll ile cüz’iyatı gibidir. Nasıl ki bir küllî, bütün cüz’iyatında mevcut olduğu halde, ne o küllîde tecezzî ve inkısam olur ve ne de cüz’iyatında müzahame ve müdafaa olur. Küre-i arzdan da binlerce müstefid olsa, ne aralarında bir müzahame olur ve ne küre-i arzda bir noksaniyet peyda olur. Yalnız insanın indallah kerameti olduğu için, âlem-i şehadetin yaratılışında insan, ille-i gaiye menzilesinde gösterilmiştir. Ve insanın hatırı için, bütün envâa bir umumî ziyafet verilmiştir. Bu ise, bütün âlemin faideleri insana münhasır olup başkalara hiçbir faidesi yoktur demek değildir.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Gökyüzünü kubbe yaptı.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: 17-20. âyetin tefsiri / Sonraki Risale: 23-24. âyetin tefsiri
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âlem-i âhiret : öldükten sonraki hayat, âhiret âlemi
âlem-i şehadet : görünen âlem
arz : yer, dünya
binaenaleyh : bundan dolayı
cüz’iyat : bütünün parçaları; ferdler
dam : tavan
envâ : çeşitler, türler
gayr-ı mütenâhi : sınırsız, sonsuz
hikmet : fayda, gaye
hikmet-i ezeliye : Allah’ın ezelî hikmeti, herşeyi yerli yerinde ve bir gaye ve faydaya yönelik yapması
ilm-i İlâhî : Allah’ın herşeyi kuşatan sınırsız ilmi
indallah : Allah katında
inkısam : bölünme, kısımlara ayrılma
intizam : düzenlilk, tertipli olma
isnad : dayandırma, verme
istiab etmek : içine almak, kapsamak
istidat : kabiliyet, meziyet
istifade : faydalanma, yararlanma
istilzam : gerektirme
kàbil : elverişli olma, mümkün
kabil-i süknâ : oturmaya elverişli, oturulabilir
kâinat : evren, yaratılan herşey
keza : bunun gibi
küll : bütün
küllî : tür, cins, aynı sınıfın fertler topluluğu
küre-i arz : yer küre, dünya
mâyi : sıvı
mevcut olma : meydana gelme
meyil : eğilim, istek, arzu
mezra : ziraat, tarım alanı; ekilip dikilen yer
müdafaa : savunma
mümanaa : birbirine engel olma
müstefid olma : istifade etme, faydalanma
müzahame : birbirine zahmet verme, sıkışma, sürtüşme
nazaran : bakarak, –göre
nev’i : çeşit, tür
nisbeten : kıyasla, oranla
nizam : düzen, kanun
noksaniyet : noksanlık, eksiklik
peyda olmak : belirmek, görünmek, meydana çıkmak
sâir : diğer, başka
sakf : çatı, tavan, dam
sema : gök
taht-ı temine alınma : garanti ve güvence altına alınma
tatmin : doyurma
tecezzî : bölünme
temin etmek : sağlamak
teşbih : benzetme
zahir : dış görünüş
zerre : ufacık bir miktar, atom, maddenin en küçük parçası
ziraat : tarım
Yükleniyor...