Ve naklettiği esasları, beyne’l-enbiya ittifaklı olan kısmı tasdik, ihtilâflı olanı da tashih edip dâvâsına mukaddeme yapmıştır. Sanki o Zât, vahy-i İlâhînin mâkesi olan masum ruhuyla zaman ve mekânı tayyederek o zamanın en derin derelerine girmiş ve gördüğü gibi söylemiştir. Binaenaleyh, o Zâtın bu hali, onun bir mu’cizesi olup nübüvvetine delil olduğu gibi, evvelki enbiyanın da nübüvvet delilleri manevî bir delil hükmünde olup, o Zâtın nübüvvetini ispat eder.

BEŞİNCİ MESELE

Asr-ı Saadete ve bilhassa Ceziretü’l-Arab meselesine dairdir. Bunda da dört nükte vardır.

Birinci nükte: Âlemce malûmdur ki, az bir kavmin âdetlerinden, hakîr, ehemmiyetsiz bir âdeti kaldırmak veya zelil, miskin bir taifenin cüz’î zayıf huylarını ref etmek, büyük bir hükümdara, uzun bir zamanda bile çok zahmetlere bağlıdır. Acaba, hâkim olmamakla beraber, az bir zamanda, nihayet derecede âdetlerine mutaassıp, inatçı ve kesretli bir kavimde rüsuh ve kuvvet peyda etmiş olan âdetleri ref ve kalblerde istikrar peyda eden ve zamanlarca devam ve istimrar eden ahlâklarını terk ettiren, hem yerlerine gayet yüksek âdetleri, güzel ahlâkları tesis eden bir zât harikulâde olmaz mı?

İkinci nükte: Yine âlemce malûmdur ki, devlet bir şahs-ı manevîdir. Çocuk gibi, teşekkülü, büyümesi tedricîdir.

Ve keza, yeni teşekkül eden bir devletin, bir milletin ruhuna kadar nüfuz eden eski bir devlete galebe etmesi, yine tedricîdir, zamana mütevakkıftır. Acaba, Muhammed-i Arabî Aleyhissalâtü Vesselâmın bütün esasat-ı âliyeyi hâvi olan ve maddî-mânevî bütün terakkiyat ve medeniyet-i İslâmiyenin kapısını açan, kısa bir zamanda def’aten teşkil ettiği bir devletle dünyanın bütün devletlerine galebe edip maddî-mânevî hâkimiyetini muhafaza ve ibka ettiren, harikulâdeliği değil midir?
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: 21-22. âyetin tefsiri / Sonraki Risale: 25. âyetin tefsiri
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âdet : alışkanlık, huy
Aleyhissalâtü Vesselâm : Allah’ın salât ve selâmı onun üzerine olsun
asr-ı Saadet : mutluluk asrı; Peygamberimizin (a.s.m.) yaşadığı dönem
beyne’l-enbiya : peygamberler arasında
bilhassa : özellikle
binaenaleyh : bundan dolayı
Ceziretü’l-Arab : Arap yarımadası
cüz’î : ferdî, küçük, sınırlı
dâvâ-yı nübüvvet : peygamberlik dâvâsı
def’aten : birden bire, âniden
ehemmiyet : önem
enbiya : nebiler, peygamberler
esasat-ı âliye : yüksek esaslar, hakikatler
galebe : üstün gelme
hâkim : yönetici, idareci
hakîr : küçük, kıymetsiz, basit
harikulâde : olağanüstü, hayranlık verici
hâvi olma : içine alma, kapsama
ihtilâf : değişiklik, farklılık
istimrar etme : devam etme, süregelme
ittifak : görüş, fikir birliği
kavim : topluluk
kesretli : çok sayıda, kalabalık
keza : bunun gibi, öyle de
mâkes : yansıma yeri, ayna
malûm : bilinen, belli
medeniyet-i İslâmiye : İslâm medeniyeti
miskin : zavallı, muhtaç
Muhammed-i Arabî : Araplar arasında dünyaya gelen Hz. Muhammed (a.s.m.)
mukaddeme : başlangıç, hazırlık
mutaassıp : tutucu, aşırı bağlı
mütevakkıf : –a bağlı olma
nihayet derecede : son derece
nübüvvet : peygamberlik, elçilik
nüfuz etme : içe geçme, işleme
nükte : ince ve derin mânâ
peydâ etme : meydana gelme, kazanma
ref’ : kaldırma
rüsuh : kökleşme, güçlenme
şahs-ı mânevî : mânevî kişilik, tüzel kişilik
taife : grup, topluluk
tasdik : doğrulama, onaylama
tashih : düzeltme
tayyetme : atlama, aşma, geçme
tedricî : derece derece, yavaş yavaş
terakkiyat : ilerlemeler, yükselmeler
tesis etmek : kurmak
teşekkül : oluşum
teşkil etme : meydana gelme, oluşma
vahy-i İlâhî : Allah tarafından vahiy ile gelen şeyler
zelil : aşağı, düşkün
Yükleniyor...