Üçüncü nükte: Evet, kahır ve cebirle zahirî bir hâkimiyet, sathî bir tahakküm, kısa bir zamanda ibka edilebilir. Fakat bütün kalblere, fikirlere, ruhlara icrâ-yı tesir ederek, zahiren ve bâtınen beğendirmek şartıyla vicdanlar üzerine hâkimiyetini muhafaza ve ibka etmek, en büyük harika olmakla, ancak nübüvvetin hassalarından olabilir.

Dördüncü nükte: Evet, tehditlerle, korkularla, hilelerle efkâr-ı âmmeyi başka bir mecrâya çevirtmek mümkün olur. Fakat tesiri cüz’îdir, sathîdir, muvakkat olur. Muhakeme-i akliyeyi az bir zamanda kapatabilir.

Amma irşadıyla kalblerin derinliklerine kadar nüfuz etmek, hissiyatın en incelerini heyecana getirmek, istidatların inkişafına yol açmak, ahlâk-ı âliyeyi tesis ve alçak huyları imha ve izale etmek, cevher-i insaniyetten perdeyi kaldırıp hakikati teşhir etmek, hürriyet-i kelâma serbestî vermek, ancak şua-ı hakikatten muktebes harikulâde bir mu’cizedir.

Evet, Asr-ı Saadetten evvelki zamanlarda kalb katılığı ve merhametsizlik öyle bir hadde baliğ olmuştu ki, kocaya vermekten âr ederek kızlarını diri diri toprağa gömerlerdi! Asr-ı Saadette İslâmiyetin doğurduğu merhamet, şefkat, insaniyet sayesinde, evvelce kızlarını gömerlerken müteessir olmayanlar, İslâmiyet dairesine girdikten sonra karıncaya bile ayak basmaz oldular. Acaba böyle ruhî, kalbî, vicdanî bir inkılâp hiçbir kanuna tatbik edilebilir mi?
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: 21-22. âyetin tefsiri / Sonraki Risale: 25. âyetin tefsiri
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

ahlâk-ı âliye : yüksek, üstün ahlâk
âr etme : utanma, utanç duyma
Asr-ı Saadet : Peygamberimizin (a.s.m.) yaşadığı dönem, mutluluk asrı
baliğ olma : varma, ulaşma
bâtınen : iç yüzü itibariyle
cebir : zorla iş yaptırma
cevher-i insaniyet : insanlık cevheri, özü
ceyb-i kalb : kalb cebi, gözü
cüz’î : az, küçük, ferdî
efkâr-ı âmme : genel düşünce, kamuoyu
galebe : üstün gelme
hâkimiyet : hükümranlık, egemenlik
harikulâde : olağanüstü, hayranlık verici
harikulâdelik : olağanüstülük
haslet : huy, karakter
hassa : nitelik, özellik
hile : aldatma
hissiyat : duygular, hisler
hürriyet-i kelâm : ifade hürriyeti
ibkà : devam ettirme, sürdürme
icrâ-yı tesir : tesir meydana getirme, tesir etme
ihya : hayat verme, diriltme
ikaz : uyarma
imha ve izale etmek : yok etmek, gidermek
inkılâp : değişim, dönüşüm
inkişaf : açığa çıkma, gelişme
irşad : doğru yol gösterme
istidat : kabiliyet, meziyet, yetenek
kahr : üstün gelip batırma, helâk etme, zorlama
kalbî : kalbe ait, kalple ilgili
mecrâ : kanal, yol
merhametsizlik : acımasızlık
mu’cize : bir benzerini yapmakta başkalarını aciz ve hayrette bırakan olağanüstü şey
muhafaza : koruma
muhakeme-i akliye : aklî muhakeme, akıl yürütme, düşünme
muktebes : iktibas edilmiş, alıntı
muvakkat : geçici
müteessir olma : üzülme, etkilenme
nübüvvet : peygamberlik, elçilik
nüfuz etme : içe geçme, işleme
nükte : ince ve derin mânâ
ruhî : ruhla ilgili
sathî : sığ, yüzeysel
şefkat : acıma, merhamet
şehadet : şahidlik, tanıklık
şua-ı hakikat : hakikat ışığı, parıltısı
tahakküm : baskı ve zorbalık
tarih-i âlem : dünya tarihi
tatbik : uygulama
tehdit : korkutma
tesir : etki
tesis : yerleştirme
teşhir etmek : sergilemek, göstermek
umumî : genel
vicdanî : vicdanla ilgili
zahiren : dış boyutu itibariyle
zahirî : görünüşte
Yükleniyor...