Evet, görmüyor musun, قَالَ ’deki ا hiffeti ifade ediyor? Aslı و olsun ى olsun, ne olursa olsun, bize taallûk etmez.

Hülâsa: Madem ki Kur’ân, bütün zamanlardaki bütün insanlara nâzil olmuştur; şu şüphe addettikleri umur-u selâse, Kur’ân’a nakîse değil, Kur’ân’ın yüksek i’câzına delillerdir.

Evet, Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyânı talim eden Cenâb-ı Hakka kasem ederim ki, o Beşîr ve Nezîrin (a.s.m.) basar ve basîreti, hakikatı hayalden tefrik edememekten münezzehtir, celildir, celîdir; veya insanları kandırarak mağlâtalara düşürtmekten, meslek-i âlileri ganîdir, âlidir, temizdir, tâhirdir!

YEDİNCİ MESELE

Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmın izhar ettiği mahsus ve zahirî ve insanlarca meşhur ve malûm olan harika ve mu’cizelerinin ekserisi, tarih ve siyer kitaplarında mezkûrdur ve aynı zamanda, muhakkikîn-i ulema tarafından izah ve beyan edilmişlerdir. Binaenaleyh, tafsilâtını o kitaplara havale ile yalnız o harikaların nevilerini icmâlen izah edeceğiz.

Evet, Peygamber Aleyhisselâmın zahirî harikalarının herbirisi âhâdî olup mütevatir değilse de, o âhâdîlerin heyet-i mecmuası ve çok nevileri, mütevatir-i bilmânâdır. Yani, lâfız ve ibareleri mütevatir değilse de, mânâları çok insanlar tarafından nakledilmiştir. O harikaların nevileri üçtür.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: 21-22. âyetin tefsiri / Sonraki Risale: 25. âyetin tefsiri
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

addetme : sayma
âhâdî (haber) : bir kişi kanalıyla gelen haber veya hadis
Aleyhissalâtü Vesselâm : Allah’ın salât ve selâmı onun üzerine olsun
Aleyhisselâm : Allah selâmı onun üzerine olsun
âlî : yüce, yüksek
basar : görme
basîret : ileri görüşlülük, seziş
Beşîr ve Nezîr : müjdeleyen ve sakındıran Peygamber efendimiz Hz. Muhammed (a.s.m.)
beyan etmek : açıklamak, izah etmek
binaenaleyh : bundan dolayı
celî : açık, parlak
celîl : büyüklük sahibi
Cenâb-ı Hak : Hakkın ta kendisi olan, sonsuz şeref ve azamet sahibi yüce Allah
ekserisi : çoğunluğu
ganî : ihtiyaç duymayan
heyet-i mecmua : hepsi birden, hepsi bir arada, genel bütünlük
hiffet : hafiflik, kolaylık, basitlik
hülâsa : özetle
i’câz : mu’cize oluş; bir benzerini yapma konusunda başkalarını âciz bırakan olağanüstülük
ibâre : metin, ifade
icmâlen : kısaca, özet olarak
izah : açıklama
izhar etme : gösterme, açığa çıkarma
kasem : yemin
Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyan : ifade ve açıklamalarıyla mu’cize olan, benzerini yapmakta akılları âciz bırakan Kur’ân
lâfız : ifade, kelime
mağlata : aldatma, yanıltma
mahsus : has, özel
malûm : bilinen, belli
meslek-i âlî : yüce meslek
mezkûr : zikredilmiş, bahsedilmiş
mu’cize : Allah’ın izniyle peygamberler tarafından ortaya konulup bir benzerini yapmakta başkalarını aciz ve hayrette bırakan olağanüstü hal ve hareket
muhakkıkîn-i ulema : gerçekleri delilleriyle araştırıp inceleyen ve bilen âlimler
münezzeh : kusur ve eksiklikten yüce, arınmış, uzak
mütevatir : yalan üzere birleşmeleri mümkün olmayan bir topluluk tarafından aktarılan hadis veya haber
mütevatir-i bilmânâ : bir haber veya hadisenin farklı ifadelerle, fakat aynı mânâda farklı şahıs veya topluluklar tarafından aktarılmış olması
nakîse : eksiklik, noksanlık
nâzil olmak : inmek
nevi : çeşit, tür
siyer : Peygamberimizin (a.s.m) hayatını konu alan ilim dalı
taallûk etmek : alâkalı, ilgili olmak
tafsilât : ayrıntılar, detaylar
tâhir : temiz, pak
talim etme : öğretme, bildirme
tefrik etmek : ayırmak
umûr-u selâse : üç husus, üç emir
zâhirî : açık, görünen
Yükleniyor...