S - اِنْ şek ve tereddüdü ifade eder. اِذَا ise, cezm ve kat’iyete delâlet eder. Onların şek ve raybları, Kur’ân hakkında kat’îdir. Binaenaleyh, makamın iktizahilâfına اِنْ kelimesinin اِذَا kelimesine tercihan zikrinde ne gibi bir işaret vardır?

C - Evet, onların şek ve rayblarını izale edecek esbabın zuhurundan dolayı, o gibi şüphelerin vücuduna kat’iyetle hükmedilemeyeceğine, ancak o şeklerin vücuduna yine şek ve şüphe ile hükmedilebileceğine işarettir.

İhtar: اِنْ kelimesinin ifade ettiği şek ve tereddüd, üslûbun iktizasına göredir, hâşâ, Mütekellime ait değildir.

1 وَاِنْ كُنْتُمْ فِى رَيْبٍ ile 2 اِنِ ارْتَبْتُمْ cümleleri bir mânâyı ifade ettikleri ve ikinci cümle, birinci cümleden kısa olması üslûba daha uygun olduğu halde, birinci cümlenin ikinci cümleye tercihan zikri, onların rayblarının menşei, hasta tabiatlarıyla kötü vücutları olduğuna işarettir.

S - Onlar rayblara zarf ve mahal oldukları halde, onları mazruf, raybı onlara zarf göstermek neye binaendir?

C - Evet, kalblerindeki raybın zulmeti bütün bedenlerine, kalıplarına intişar ve istilâ etmiş olduğundan, kendilerinin rayb içinde bulundukları sanılmakta olduğuna işarettir. Nekre olarak 3 رَيْبٍ kelimesinin zikri, tâmim içindir. Yani, hangi raybınız varsa, cevap birdir; herbir raybınıza karşı mahsus bir cevap lâzım değildir. Hangi çareye başvurursanız, alacağınız cevap, Kur’ân’ın i’câzıdır. Evet, bir çeşme başında su içip tatlılığını anlayan bir adam, bütün o çeşmeden teşaub eden arkları tecrübe etmeye hakkı yoktur; zira menbaı birdir. Kezalik, bir sûrenin muarazasından âciz kalan adamın, bütün Kur’ân’ı tecrübeye hakkı yoktur. Çünkü Kâtip birdir.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “Herhangi bir şüpheniz var ise.” Bakara Sûresi, 2:23.
2 : Şüpheye düştüyseniz.
3 : Şüphe.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: 21-22. âyetin tefsiri / Sonraki Risale: 25. âyetin tefsiri
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âciz : güçsüz, zayıf
binâen : –dayanarak, –den dolayı
binaenaleyh : bundan dolayı
esbab : sebepler
hâşâ : asla, kesinlikle öyle değil
hilâfına : tersine, zıttına
i’câz : mu’cize oluş; bir benzerini yapma konusunda başkalarını âciz bırakan olağanüstülük
ihtar : hatırlatma, uyarı
iktiza : gerektirme
intişar : yayılma
istilâ etme : işgal etme, ele geçirme
izale etmek : gidermek, ortadan kaldırmak
kat’î : kesin
Kâtib : ezelî ilim ve kudretiyle Kur’ân’ı ve kâinat kitabı olan bütün varlıkları bir kitap yazar gibi, mükemmel bir şekilde yaratan Allah
kezalik : bunun gibi, böylece
mahal : yer, mekan
mazruf : gr. zarf edatının içine aldığı şey, zarfın içindeki mektup gibi
menba : kaynak
menşe : kaynak
muâraza : sözle mücadele, karşı gelme
Mütekellim : ezelî kelâm sıfatına sahip olan, konuşması hiçbir varlığın konuşmasına benzemeyen ve varlıklara konuşma kabiliyeti veren Allah
nekre : gr. başına “el” takısı almamış, mânâsı kapalı, belirsiz isim
rayb : şüphe
şek : şüphe, tereddüt
tabiat : karakter, mizaç
tâmim : umumileştirme, genelleme; bir hükmü aynı cinsin bütün fertlerine verme
tercihan : tercih olarak
teşaub : bir kaynaktan çıkarak dağılma, kısım ve bölümlere ayrılma
üslûp : ifade ve anlatım tarzı
vücud : varlık, var oluş
zarf : kılıf; gr. yer ve mekan bildiren edat
zira : çünkü
zuhur : ortaya çıkma
zulmet : karanlık
Yükleniyor...