1 ﴾اِنْ لَمْ تَفْعَلُوا﴿ cümlesindeki 2 تَفْعَلُوا kelimesi, fi’l-i muzâridir. Bu fiil, zaman-ı hal ile istikbal arasında müşterektir. Huruf-u şartiyeden olan اِنْ zaman-ı halden istikbal dağlarına atıyor. Huruf-u câzimeden olan لَمْ istikbalden mâzi derelerine fırlatıyor. Zavallı تَفْعَلُوا her iki edatın ellerinde top gibi oyuncak olmuştur. Bu edatların bu vaziyetleri zihinleri hem mâziye, hem istikbale gönderiyor ki, mâziyi süslendiren beliğ hitabeleri, altınla yazılan muallâkatları, Kur’ân’ın yakınına bile gelemediklerini görsünler. O sahifeyi gördükten sonra, istikbal sahifesini de ona kıyas etsinler.

تَفْعَلُوا’nun 3 فَأْتُوا kelimesine tercihinde, iki nükte vardır.

Birisi: Kur’ân’ın i’câzı, onların aczindendir. Aczleri ise, eserden olmayıp fiilden olduğuna işarettir. Yani aczlerinin menşei, Kur’ân’ın misli değildir, o misli yapmaktandır.

İkincisi ise: İlm-i sarfta ف,ع,ل bütün fiillerin terazisi olduğu gibi, üslûplarda da uzun hikâyeleri, işleri, vakıaları, kıssaları bir lâfızla ifade eden bir fezlekedir. Sanki kinâye kabîlinden cümleleri tâbir eden bir zamirdir.

4 ﴾وَلَنْ تَفْعَلُوا﴿’daki لَنْ huruf-u nâsıbeden olup, dahil olduğu fiili istikbale nakleder, müekked veya müebbed olarak istikbalde nefyeder. Demek bu cümlenin kaili, pek büyük bir itminan ve ciddiyetle, şek ve şüphe etmeyerek bu hükmü vermiştir. Bundan anlaşılır ki, o zâtın işlerinde hile yoktur.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “Bunu yapamazsanız ki...” Bakara Sûresi, 2:24.
2 : Yaparsınız.
3 : Getirin.
4 : “Asla yapamayacaksınız.” Bakara Sûresi, 2:24.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: 21-22. âyetin tefsiri / Sonraki Risale: 25. âyetin tefsiri
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

acz : acizlik, güçsüzlük
beliğ : belâğatli; düzgün, kusursuz, yerinde ve hâlin ve makamın icabına göre söylenen söz hitabe
edat : cümle içinde isim ve fiil ve zamirlerle birlikte kullanılarak zaman, durum, yer ve yön gösteren kelimeler
emr-i İlâhi : Allah’ın emri
fezleke : özet, sonuç
fi’l-i muzâri : gr. şimdiki, geniş ve yakın gelecek zamanı gösteren fiil kipi
hitabe : bir topluluğa karşı düzgün söz söyleme
huruf-u câzime : başına geldiği müzari fiilin sonunu cezm (sükun) olarak okutan edatlar
hurûf-u nâsibe : Arapçada başına geldikleri muzârî (şimdiki zaman) fiilinin sonunu üstün olarak okutan edatlar, “en” ve “len” gibi
hurûf-u şartiye : şart edatları; Türkçe’de “eğer, şayet, …se, …sa” kelimelerinin karşılığı olarak kullanılan Arapça edatlar, in, lev gibi
i’câz : mu’cize oluş; bir benzerini yapma konusunda başkalarını âciz bırakan olağanüstülük
ilm-i sarf : morfoloji; mücerred bir kelimenin cümle içinde geçtiği yere göre kendi iç bünyesinde meydana gelen değişikliği inceleyen ilim dalı
istikbal : gr. gelecek zaman
kabîl : gibi, tür, çeşit
kinaye : bir sözü gerçek mânâsına da gelebilecek şekilde, onun dışında başka bir mânâda kullanma san’atı
lâfız : ifade, kelime
mâzi : gr. geçmiş zaman
menşe : kaynak
misl : benzer
muallâkat : İslâmdan önceki Arap şairlerinin Kâbe duvarlarına asılmış seçkin şiirleri
müşterek : ortak
nükte : ince ve derin mânâ
tabir etmek : ifade etmek; anlatmak
üslûp : ifade ve anlatım tarzı
zaman-ı hal : gr. şimdiki zaman
zamir : ismin yerine geçen kelime
Yükleniyor...