Kur’ân-ı Kerim, bu kısma 1 تَجْرِى مِنْ تَحْتِهَا اْلانْهَارُ cümlesiyle işaret etmiştir. Meskenden sonra insanın en fazla muhtaç olduğu, cismanî lezzetlerden yiyecek, içecektir. Bu kısma da 2 جَنَّةٌ , نَهْرٌ kelimeleriyle işaret edilmiştir. Sonra rızkın en ekmeli, me’lûf olan kısımdır ki, derece-i kıymeti bilinsin. Meyvelerin lezzeti, teceddüd ve tebeddülündedir; lezzetin en sâfisi, hazır ve yakın olanıdır; ve en lezizi, amelinin ücreti olduğunu bilmektir. Kur’ân-ı Kerim, bu kısma da

3 كُلَّمَا رُزِقُوا مِنْهَا مِنْ ثَمَرَةٍ رِزْقًا قَالُوا هٰذَا الَّذِى رُزِقْنَا مِنْ قَبْلُ cümlesiyle işaret etmiştir.

مِنْ قَبْلُ Yani, “Bundan önce yediğimiz meyvelerdir veya dünyada yediğimiz meyvelerdir.” Çünkü Cennetin meyveleri, birbirine benzediği gibi, dünya meyvelerine de zahiren benzerler.

وَاُتُوا بِهِ مُتَشَابِهًا Yani, “Rızıkları birbirine müteşabih olarak getirilir.” Hadîste de vârid olduğuna göre, Cennetin meyveleri suretçe birdir, ama tatları, taamları bir değildir. Bu cümlede meçhul sigasıyla zikredilen 4 اُتُوا kelimesinden anlaşıldığı gibi, rızkın insana götürülmesi, büyük bir şeref ve keramete delâlet ettiğinden, büyük bir lezzeti intac ediyor.

5 ﴾وَلَهُمْ فِيهَا اَزْوَاجٌ مُطَهَّرَةٌ﴿ Mesken ve me’kelden sonra insanın en ziyade muhtaç olduğu, eşidir. Bu ihtiyacının Cennette temin edilmiş olduğuna, bu cümle ile işaret edilmiştir. Evet insan, bir refikaya veya bir refîke muhtaçtır ki, tarafeyn, aralarında, hayatlarına lâzım olan şeyleri muavenet suretiyle yapabilsinler. Ve rahmetten neş’et eden muhabbet iktizasıyla, yekdiğerinin zahmetlerini tahfif etsinler. Ve gamlı, kederli zamanlarını, ferah ve sürura tebdil edebilsinler. Zaten dünyada insanların tam ünsiyeti, ancak refikasıyla olur.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “Altında nehirler akar.” Bakara Sûresi, 2:25.
2 : Bir nehir, bir Cennet.
3 : “O Cennetlerden herhangi bir meyveden kendilerine rızık olarak yedirildikleri vakit, ‘Bu, bundan evvel bize (dünyada) verilenlerdendir’ derler.” Bakara Sûresi, 2:25.
4 : Getirilir.
5 : “Ve onlar için cennette tertemiz eşler vardır.” Bakara Sûresi, 2:25.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: 23-24. âyetin tefsiri / Sonraki Risale: 26-27. âyetin tefsiri
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

aleddevam : devamlı olarak, sürekli
atıf : (Ar. gr.) kelime veya cümle grubu arasındaki mânâ bütünlüğünü gösteren irtibat ve bağlılığa göndermede bulunma
beşaret : müjdeleme, müjde
binaen : -dayanarak
Cenâb-ı Hak : Hakkın ta kendisi olan, sonsuz şeref ve azamet sahibi yüce Allah
cevher : asıl, öz
ezvâc : karı-koca olan eşler
fazl-ı kerem : ihsan ve iyilik, lütuf ve nimet
ferah : sevinç, rahat, huzur
gam : üzüntü, tasa
harf-i atıf : atıf harfi, bağlaç; (Ar. gr.) bir mânâ bütünlüğünü korumak için, kelime veya cümle grubu arasındaki irtibatı sağlayan harf, “vav” gibi
hediye-i İlâhiye : Allah’ın bağışı, hediyesi
iktiza : gerektirme
inzar : uyarma, korkutma
keder : sıkıntı, üzüntü
lezaiz : lezzetler
mahal : yer, mekan
mâkabli : öncesi
mazhar olma : erişme, nail olma
memur : görevli, vazifeli
muavenet : yardımlaşma
muhabbet : sevgi
mukabil : karşılık
mükellef : sorumlu, yükümlü
münasebet : alâka, ilgi
neş’et etme : doğma, meydana gelme
rahmet : İlâhî şefkat ve merhamet
refika : kadın eş
Resul-i Ekrem : Allah’ın en şerefli ve değerli elçisi olan Hz. Muhammed (a.s.m.)
sadef : sedef; içinde inci bulunan kabuk
siga-i emir : emir kipi, kalıbı
sürur : mutluluk, sevinç
tabir : ifade, deyim
tahfif etmek : hafifletmek
takdir : bir şeyin konumunu tayin ve tesbit etme; metinde söylenmeyen gizli lâfzın belirtmesi
takdir-i kelâm : sözün gelişi; lâfız olarak zikredilmediği halde, görünen lâfzın altında kapalı olarak bulunan söz, mânâ
tarafeyn : iki taraf; karı-koca
tebdil : değiştirme
tebliğ : bildirme, ulaştırma
tebşîr : müjdeleme
tereşşuh etme : sızma
ünsiyet : alışkanlık, âşinalık
vâcip : zorunlu, gerekli
vesvese : kuruntu, şüphe
yekdiğerinin : herbiri diğerinin
cismanî : bedenle ilgili
delâlet etmek : delil olmak, işaret etmek
derece-i kıymet : kıymet derecesi
ekmel : en mükemmel
hadîs : Peygamberimize ait söz, fiil, davranış veya onun onayladığı başkasına ait söz, fiil ve davranışlar
intac : netice verme, doğurma
keramet : şeref, yücelik
leziz : lezzetli, tatlı
me’kel : yemek; yemek yenilecek yer
me’lûf : alışılmış, ülfet edilmiş
meçhul : bilinmeyen
mesken : ev, barınak
müteşâbih : birbirine benzer
refik : koca, eş
refika : kadın, eş
rızık : Allah’ın ihsan ettiği nimetler, yiyecekler
sâfi : arınmış, temiz
siga : kip, kalıp
şeref : yücelik, büyüklük
taam : gıda, yiyecek
tebeddül : başkalaşma, değişme
teceddüt : yenilenme, tazelenme
varid olma : gelme, bahsi geçme
zahiren : dış görünüş itibariyle
ziyade : çok
Yükleniyor...