Vakta ki iman edenler ve amel-i salih işleyenler, Cennet gibi yüksek bir meskenle tebşir edildiler, birdenbire sâmiin zihnine geldi:

“Acaba o meskende rızık olacak birşey var mıdır?

Varsa, o rızık nereden hasıl olur ve nereden gelir?

O rızıklar o Cennetten hasıl olduğu takdirde, nesinden neş’et ediyor?

Semeratından meydana gelirlerse, dünya semeratına benzerler mi?

Benzediği takdirde, birbirine de benzerler mi?

Birbirine müşabih olurlarsa, tatları bir midir, yoksa ayrı ayrı mıdır?

Tatları muhtelif olduğu takdirde, koparıldıkları zaman yerleri boş mu kalır, yoksa derhal dolar mı?

Tebeddül ettikleri takdirde, devamlı mıdırlar? Devamlı iseler, onları yiyenler sevinirler mi? Sevindikleri zaman ne derler?

Arkadaş! Bu sualleri avucuna koy. Ben de bu cümleleri açar, içlerine bakarım. Sen de dikkat et, bakalım mutabık olacak mıdır?

كُلَّمَا kelimesi, devam ve tahkike delâlet eder.

1 رُزِقُوا sîga-i mâzisiyle, vukuunun tahakkukuna delâlet ettiği gibi, maddesiyle de dünyadaki rızıklarını ihtar eder. Ve bina-i meçhul sigasıyla zikri, o rızkda meşakkatin bulunmamasına ve onların (ağalar ve beyler gibi) rızıkları ayaklarına geldiğine delâlet eder.

2 مِنْهَا مِنْ ثَمَرَةٍ denilmektense 3 مِنْ ثَمَرَاتِهَا denilmiş olsaydı, daha muhtasar ve daha güzel olurdu. Fakat mezkûr suallerden iki suale cevap olduğundan, مِنْهَا ayrı, 4 مِنْ ثَمَرَةٍ ayrı söylemek icap etmiştir.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Rızıklandırıldılar..
2 : Orada bulunan meyvelerden.
3 : Oradaki meyvelerden.
4 : Bir meyve.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: 23-24. âyetin tefsiri / Sonraki Risale: 26-27. âyetin tefsiri
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

amel-i salih : dince makbul olan iyi, güzel ve faydalı iş
bina-i meçhul : gr. edilgen kalıp, yapı
delâlet etme : delil olma, işaret etme
hasıl olma : ulaşma, gelme
icap etmek : gerekmek
ihtar etmek : hatırlatmak, ikaz etmek
mesken : oturulan yer, ev
meşakkat : güçlük, zorluk
mezkûr : anılan, sözü geçen
muhtasar : kısa, özet
muhtelif : farklı, değişik
mutabık olma : örtüşme, uyuşma
müşabih : benzer
neş’et etme : doğma, meydana gelme
rızık : Allah’ın ihsan ettiği nimetler, yiyecekler
sâmi’ : dinleyen, kulak veren
semerât : meyveler
siga : gr. kip, kalıp
sîga-i mâzi : gr. geçmiş zaman kipi
tahakkuk : kesin ve şüphesiz olarak gerçekleşme
tahkik : kesinlik, muhakkak olma; bir hüküm ve gerçekliği kuvvetle ifade etme
tebeddül etmek : değişmek
tebşîr : müjdeleme, müjde
vakta ki : ne zaman ki
vuku : gerçekleşme, meydana gelme
Yükleniyor...